Kâmil Bir Mürşidden Alınan Üç Ders

31 Ekim 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah

HİKÂYE

Islâh-ı nefs etmek isteyen genç bir tâlib, kâmil bir mürşide müracaat ederek, ondan ders almak istemiş. O mürşid, tâlibe üç ders vermiş, "Her gün yüz defa istiğfâr et, yüz defa kelime-i tevhîd çek, yüz defa da Resûlullah'a salât u selâm getir" demiş. Genç dervîş mürşidden nasıl bir ders bekliyordu ise, içinden "Aaaa bu iş ne kadar da kolaymış, bunları yapmak benim için hiç mesele değil" diye sevinerek hemen derse başlamış. Bir gün, iki gün, bir hafta, bir ay, üç ay, altı ay geçmiş, dervîş hiç aksatmadan dersine devâm etmiş, ama bu kadar zaman geçtiği halde kendisinde en ufak bir değişiklik görememiş. "Acaba ben bir şeyi yanlış mı yapıyorum?" diye düşünerek mürşidine hâlini arzedince mürşidden şu cevâbı almış :
Evlâdım, sen derslerini hiç aksatmadan yaptığını söylüyorsun ama anlaşılıyor ki senin yaptığın ders, elfâzdan öteye geçmemiş. Eğer sen benim verdiğim derslerin elfâzına riâyet ettiğin gibi ma'nâlarına da riâyet etseydin maksad hâsıl olurdu ve mesele kalmazdı.
Genç dervîş, "Bilmez olur muyum efendim, ben okuduklarımın ma'nâlarını da gâyet iyi biliyorum" diyerek yaptığı zikirlerin zâhirî ma'nâlarından bahsedince, mürşid ona şu cevâbı vermiş :
Senin söylediğin, okuduğun elfâzın tercümesinden ibâretdir, ma'nâsı ve hakîkati değildir. Ben şimdi sana okuduklarının ne ma'nâya geldiğini anlatayım.
Birincisi, ben sana her gün yüz defa istiğfâr et demişdim. İstiğfârın ma'nâsı, günâhlarını ve hatâlarını hatırlayıp pişmânlık duymak, bunlardan dolayı nefsini levm etmek ve hatâlarının afvı için Hakk'a ilticâ etmek ve bir daha o hatâları tekrâr etmemekdir. İstiğfârın diğer bir ma'nâsı da kibir, ucub, hased, riyâ, gadab, şehvet, hubb-i mâl, hubb-i câh gibi nefsin kötü sıfatlarını terk etmekdir.  Böyle olmadıkdan sonra günde yüz defa değil bir milyon defa da estağfirullah desen hiç faydası olmaz. 
İkincisi, ben sana yüz defa kelime-i tevhîd çek demişdim. Tevhîdin ma'nâsı Cenâb-ı Hakk'ı ibâdete lâyık yegâne ma'bûd bilmek ve O'nun bütün emirlerini seve seve yapmak, yasaklarından da O'nun celâlinden korkarak kaçınmak demekdir. Tevhîdin diğer bir ma'nâsı da her nerede olursan ol, her ne hâlde bulunursan bulun, Hakk'ın seni dâimâ gördüğünü ve kalbinden geçenleri dahi bildiğini bilmek ve buna göre hareket etmek demekdir. Tevhîdin bir mâ'nâsı da her fiili halkedenin Allah olduğunu bilip, başa gelen bütün belâlara sabretmek ve şikâyeti terketmek demekdir.  Böyle olmadıkdan sonra günde bir milyon kere de tevhîd etsen bir faydası olmaz.
Üçüncüsü, ben sana Resûl-i Ekrem Efendimize her gün yüz defa salât u selâm getir demişdim. Bunun ma'nâsı Resûl-i Ekrem Efendimize muhabbet, sünnetine ittibâ ve onunla devamlı râbıta hâlinde olmak demekdir. Yani sanki onunla hep berâbermiş gibi hareket etmekdir. Salâtın diğer bir ma'nâsı ise, füyuzât-ı ilâhiyyenin dâimâ Resûl-i Ekrem Efendimiz vâsıtasıyla geldiğini bilerek tıpkı asr-ı saadetde peyderpey nâzil olan âyetleri bir an önce öğrenebilmek için hergün O'nun huzûrunda baş kesip boyun büken ashâb-ı kirâmın teveccühü gibi O'nun rûhaniyyetine müteveccih olmakdır. Böyle olmadıkdan sonra günde yüz bin kere salât u selâm okusan da bir faydası olmaz.
Vuslat-ı cânâne ârif mürşid-i cândır delîl
Sıdk ile teslîm-i 'aşk ol emrine kıl iktidâ
Listeye geri dön