Kâmil Mürşidlerin Yüksek Vasıflarından Biri de Tevâzu'dur

10 Ocak 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

İrşad
Daha önce "İrşad Mesleğinin İncelikleri" başlıklı yazıda kâmil mürşidlerin husûsiyyetlerinden bir mikdar bahsetmiş ve canlı bir misâl vermişdim. Şimdi de yine canlı bir misâl vererek mes'elenin başka bir vechesini göstermek istiyorum.

Mürşid-i azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, bir Cuma Hutbesinde "Dili zikrullaha alıştırmak ve zikrullahı hiç bırakmamak" husûsundan bahsederken cemaate bir hâtırasını anlatmışdı. Buyurdular ki :
Biliyorsunuz bir müddetdir Amerika'da bulunuyordum. Bu sefer gidişimde de birçok kimseler İslâm ile müşerref oldular, yirmi iki kişiyi müslümân ettim elhamdülillah. Şimdi size çok mühim ve enteresan bir şey anlatacağım. 
Meselâ ben, adam kıtlığında, bir hocayım, sarıklıyım, âlim değilim, lâalettayin bir adamım. Yemek yerken besmele çekerim, su içerken besmele çekerim, otururken besmele çekerim, kalkarken besmele çekerim, yazarken besmele çekerim. Orada müslüman olanlarda bir hâl gördüm, onlar söze başlarken de besmele çekiyorlar. Ben hoca olduğum halde şimdiye kadar vaaz ve hutbeden başka söze başlarken hiç besmele ile başlamadım. Meselâ birisine bir şey soruyorum. Önce "eûzubillahimineşşeytânirracîm bismillahirrahmânirrahîm" diye söz başlıyor. Çok hoşuma gittiği için söyledim size bunu. Bakın ben hocayım, sizi ortaya koymadım, kendimi ortaya koydum. Su içerken besmele çekdim, yemek yerken besmele çekdim, otururken, kalkarken besmele çekdim, vaaza başlarken besmele çekdim ama konuşurken hiç besmele çekmemişdim. Benim müslümân ettiğim adamlar beni irşâd ettiler.
Dikkatinizi çekerim! Bunları söyleyen zât, sıradan biri kişi değil. Mehmed Râsim Efendi gibi, Hüsrev Efendi gibi, Alasonyalı Cemal Efendi gibi, Hayrullah Efendi gibi, Açıkbaş Mustafa Efendi gibi devrin büyük âlimlerinden ders okumuş ve ayrı ayrı icâzet almış olan, bizzat Diyânet İşleri Reisinin verdiği emirle, kendisine memleketin bütün câmilerinde va'z etme salâhiyeti verilmiş olan, Ömer Nasûhî Bilmen ve Ahmed Hamdi Akseki merhûmlar gibi büyük âlimlerin takdîrlerini kazanmış olan, sayısız hocaefendinin sayısız müftü efendinin ilmî müşküllerini halletmek için kapısını çaldığı bir zât! İşte bu zât "Ben adam kıtlığında hoca oldum, âlim değilim, sıradan bir insanım" diyor!

İngilizce bilmediği için yabancılara tercüman vasıtasıyla hitâb etmek zorunda kalan, buna rağmen Amerika gibi bir ülkede çok kısa bir sürede yüzlerce insanı müslümân eden bu zât-ı akdes, "Beni kendi müslümân ettiğim adamlar irşâd etti" diyor!

Fazla söze hâcet yok. "Kemâlike tahte kelâmik" yani kişinin kemâli sözünden belli olur.

Fa'tebirû yâ ulu'l-ebsâr!


O rütbe mürtefi' bünyâddır kasr-ı tevâzu' kim
Riyâz-ı cennete nazzâre kâbildir zemîninden

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön