14 Mayıs 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin Amerika seyahatlerinde tarîkat-ı aliyyeye mahsûs zikir meclisleri tertîb edilir, bu âyîn-i şerîfler halka açık olarak icrâ edilirdi. Her zikir meclisinden sonra, seyretmeye gelen Amerikalılara soru sorma imkânı verilir, onlar da merâk etdikleri husûsları sorarlardı. Yine böyle bir zikir meclisinden sonra birisi sordu, "Zikir esnâsında kollarınızı çapraz olarak bağladığınızı gördüm, bunun manâsı nedir?" dedi. Efendi Hazretleri buyurdular ki :
"Lâilâheillallah"ın remzidir o. Her tarîkatın bir niyâz biçimi vardır, bizimki bu. Tevhîdi remzediyoruz. Mevlevîlikdeki niyâzın da bir manâsı var. O da tamâmen Hakk'a bağlandım manâsına geliyor. Onun için Mevlevîler esmâ-yı husnâdan mücerred cümle esmâya câmi olan Allah esmâsını çekerler. "اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُۜ e leysallahu bi kâfin abdeh, Allah kuluna kâfî geldi" âyetine binâen, dâimâ İsm-i Celâl çekerler. Allah, Allah, Allah.
Bu tevhîdde de, bizim tevhîdde, "Lâ ilâhe illallah". Bu sağdan alacak, arşa verecek, arşdan kalbe verecek. Ve "illallah"daki, "Elif"le, "Lafza-i Celâl"i vurarak okuyacak. "İllallah, İllallah".
"Lâ", ile başlıyor evvelâ. Evvelâ kalbdeki bulunan Allah'dan gayrı olan ilâhları ve kötülükleri ﺗﺨﻠﻴﻪ tahliye ediyor sonra ﺗﺤﻠﻴﻪ tahliye yapıyor. "Lâ ilâhe illallah". Evvelâ tahliye yani temizlemek kalbi. "Lâ" yok demek. "Lâ ilâhe", yani ilâh yokdur. Tahliye. Ne var? "İllallah". Ancak Allah var. Hiç bir totem yok, put yok. Bir müddet sonra sâlikin derecesi ve mertebesi yükseldi mi o vakit "Lâ"yı bırakırlar. "İllallah, İllallah, İllallah, İllallah, İllallah". "İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî". Ancak Hakk'ın rızâsını ister, ancak Allah'ı ister yani. Ne cennete tamah eder, ne cehenneme gireceğim diye korkar. İsteği, arzusu ancak Allah'dır. "İllallah, İllallah" derken, Allahu Sübhânehû ve Teâlâ, o da ona mukâbele ediyor, kuluna. "Ne istiyorsun kulum benden, ne istiyorsun kulum benden, ne istiyorsun kulum benden, lebbeyk, lebbeyk, lebbeyk". "Emrine tâbiyim" diyor yani kuluna. Karşılıklı zikir. "فَاذْكُرُون۪ٓي اَذْكُرْكُمْ fezkürûnî ezkurküm, beni zikrediniz ben sizi zikredeyim". Karşılıklı zikrediyorlar birbirlerini. "أنا جليس من ذكرنى ene celîsü men zekerenî, beni zikredenle ben beraber otururum" diyor hadîs-i kudsîde. "Beni zikredenle beraber otururum" diyor. "Beni zikredenle beraber otururum" diyor. Onun için zikrullah karşılıklı oluyor.