19 Aralık 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Babası, dedesi, kardeşi, torunları ve halaları da şâir olan Ka'b bin Züheyr, şiir söylemeye genç yaşda başlamış ve yüksek kâbiliyyeti sâyesinde gitgide şiirde ilerlemiş ve şöhret kazanmışdır. Hazret-i Peygamber nübüvvetini ilân etdiğinde, diğer müşrik şâirlere uyarak Resûlullah'ın aleyhinde şiirler söylemiş fakat sonradan İslâm ile müşerref olmuş ve geçmişdeki suçunu affettirmek ve hatâsını bir ölçüde telâfî etmek maksadıyla bu kasîdesini inşâd etmişdir. Şâir, Medîne-i Münevvere'ye giderek, Huzûr-ı Peygamberî'ye çıkmış, orada ensâr ve muhâcirlerden oluşan bir topluluğun önünde müslüman olduğunu ilân etdikden sonra bu kasîdesini okumuşdur. Ka'b, "Bânet Suâd" diye başlayan kasîdesinin, "Şübhesiz ki Peygamber, âlemi aydınlatmak üzere çekilmiş yalın kılıcıdır Allah'ın" meâlindeki beytini söylediğinde Resûl-i Ekrem Efendimiz, memnûniyyetini izhâr etmek ve onu taltîf etmek için, üzerindeki hırkasını Kâ'b'ın omuzlarına atmış ve bu sebeble bu kasîde Kasîde-i Bürde diye meşhûr olmuşdur. Malum ya, Arapça bürde, hırka demekdir. Ne sâadetdir ki bugün bu hırka, İstanbul'da Topkapı Sarayı Müzesindedir.
Şâir, câhiliye devrinin kasîde tarzı ile nazmetmiş olduğu bu kasîdesini, enfes teşbîhler, zarîf tasvirler, darb-ı meseller ve hikmetli sözlerle süslemiş ve şâirlikdeki kudretini alabildiğine göstermişdir. Bu kasîde İslâm âleminde çok meşhûr olmuş, üzerine pek çok şerh yazıldığı gibi, pek çok taştîri ve tahmîsi ve nazîreleri de yapılmışdır. Birkaç Türkçe tercümesi olan bu kasîdenin, İngilizce, Almanca, Fransızcaya ve Farsça tercümeleri de vardır. Türkçe şerhler arasında Nişancı Abdurrahman Abdi Paşa'nın Şerh-i Kasîde-i Bürde’si , Eyüb Sabri Paşa'nın Azîzü’l-Âsâr’ı, Şeyhülislâm Ahmed Muhtâr Efendi'nin Şerh-i Kasîde-i Bânet Süâd’ı, Ahmed Üsküdârî ve Ispartalı Zeynelâbidîn'in Kasîde-i Bânet Suâd’ı sayılabilir. Manzûm tercümelerden de Nahîfî'nin tahmîsini, Mustafa Kâmil Efendi ve Mehmed Fâiz Efendi'nin manzûm tercümelerini zikredelim.
Yakın zamanda yapılan tercüme ve şerhlere bakacak olursak, şu isimleri sayabiliriz : Sezâi Karakoç, İsmail Kaya, H. İbrahim Şener, M. Arif Karakaya, Ömer Faruk Hilmi, Mahmut Kaya.
Mahmut Kaya tarafından yapılan tercümeyi Yazma Eserler Kurumu tarafından yayınlanan, "İslâmî Edebiyatta Şâheserler" adlı kitâbda görebilirsiniz. Ücretsiz olarak indirebileceğiniz bu kitâbda kasîdenin hem Arapça aslını, hem düzyazı tercümesini hem de manzûm bir tercümesini bulabilirsiniz. Kasîdenin baş tarafından iki beyti misâl olarak verelim ve yazımızı böyle bitirelim :
بانَت سُعادُ فَقَلبي اليَومَ مَتبولُ
مُتَيَّمٌ إِثرَها لَم يُفدَ مَكبولُ
Ayrılıp gitti Suâd, bugün kalbim çok üzgün, onun peşinde ben azat kabul
etmez köleyim.
Sevdalı gönüllere şu dünya gerçekten dar
Nerede o sâdık dost, hani nerde o diyar?
En sonunda bulmuştum gönlümce bir nazlı yar
Bugün kalbim çok üzgün, gitti sevgilim Suâd
Kölesiyim ben onun, asla istemem âzâd
وَما سُعادُ غَداةَ البَينِ إِذ رَحَلوا
إِلّا أَغَنُّ غَضيضُ الطَرفِ مَكحولُ
Ayrılık sabahında Suâd giderken, sürmeli gözleriyle, mağrur bakışıyla çevreyi
süzüyor ve (avcıdan kaçan ceylan misali) boğuk boğuk inliyordu.
Avcısından kaçmakta Suâd ceylan misali
Boğuk boğuk inlerken tükenmişti mecali
Gördükten sonra artık unutamam o hali
Sürmeli gözleriyle o ne mağrur bakıştı
Çöken ayrılık hüznü yüzüne pek yakıştı