Kayıp Anahtar Nasıl Bulunur?

13 Kasım 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Nasreddin Hoca
Nasreddin Hoca'nın meşhûr latîfelerindendir
Hoca bir gün evinin anahtarını kaybeder. Evinin önünde dolanarak anahtarını ararken, yoldan geçenler de yardımına koşarlar. Fakat ne kadar ararlarsa da anahtarı bir türlü bulamazlar. Bir ara yardım edenlerden biri Hoca'ya "Hocam anahtarı buralarda bir yerde düşürdüğüne emin misin? Başka bir yerde düşürmüş olmayasın?" diye sorar. Hoca, "Anahtarı samanlıkda düşürmüşdüm" demesin mi! Hoca'nın bu akıl almaz cevâbına karşılık "Yâhû, hiç samanlıkda düşürülen anahtar burada bulunur mu, gidip orada arasana! Burada niçin boşuna vakit kaybediyorsun" denilince Hoca, gâyet pişkin "Burası aydınlık, samanlık karanlık, o karanlıkda koca samanlıkda nereden bulacağız küçücük anahtarı" demiş.
Hocanın bu hikâyesindeki latîf nükte, her devirde ve her zeminde çokça gördüğümüz bir takım insanlara işâret ediyor. Bunlar, mes'eleleri çözmek için çaba sarfetmek yerine çözüyormuş gibi yapmaya bayılıyorlar. İster maddî olsun ister ma'nevî olsun her mes'ele ancak o mes'elenin üzerine dikkatle eğilerek çalışmakla hallolur. Çalışmadan, yorulmadan, zahmetsiz, meşakkatsiz hiç bir mes'ele hallolmaz. Çalışıyormuş gibi yaparak başkalarını kandırdığını zannedenler aslında kendi kendilerini kandırmış olurlar. Nüktenin bir diğer tarafı da, her işi yerinde yapmak, her mes'eleyi ehlinden öğrenmekdir. Meselâ fırından et, manavdan ekmek alınmaz, et kasaptan, ekmek fırından alınır.

Maalesef manevî arayış içinde olan arkadaşlarda da bu yanlışa çok sık rastlıyoruz. Tasavvufa merak saldığını, tarîkate girmeye niyet ettiğini söyleyenlerin çoğu, gereklerini yerine getirmiyor, faydasız işlerle uğraşıyor, dedikodu yapıyor, kendilerinden hiç hayır gelmeyecek kimselerle düşüp kalkıyor, şeytanın fink attığı meclislerde oturuyor. Böyle yapanlar, tıpkı denizden su içerek susuzluğunu gidermeye çalışan kişinin daha çok susaması gibi, manevî derdlerden kurtulmak şöyle dursun, battıkça batıyorlar.
Listeye geri dön