Kazâdan Belâdan Kurtulma Çâreleri

8 Haziran 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Berat Gecesine denk gelen bir hutbelerinin sonunda cemaate şu tavsiyelerde bulundular :

Azîz cemaatim! Kasım Ağa Câmisi için ve bir de bir Kur`ân kursu için yardım için gelmişler, makbuz mukâbilinde. Sizin cömertliğinize, kereminize sığınmışlar, gelmişler, bunları boş çevirmeyiniz. Bugün verilen sadakât, yapılan hayır hasenât da Allah tarafından maddî manevî kat kat size iâde olunur. Vücûdunuz sıhhat bulur, gönlünüz safâya erer, malınız artar, ömrünüzün bereketi çoğalır. Çünkü sadakalar belâyı def eder, ömrü uzaltır.

Haydi bir kıssa daha söyleyeyim size. Peygamberlerden birisine, yâhud Peygamberimize, iki genç geldiler, nikah kıydırdılar. Efendimize de atfediyorlar, diğer peygamberlerden birisine de atfediyorlar. Cümle peygamberlere inanırız biz, hepsi bizim peygamberimizdir. Nikah kıydırdılar ve hânelerine gitdiler. İki âşık murâdlarına nâil oldular gitdiler. Peygamberimiz buyurdu ki ashâbına, "bu akşam bu iki genç de ölecek". İyi dinle! Sabahleyin o delikanlı mescide geldi, namaza, sabah namazına. Tabii sahabe bunu gördü, şaşırdı. Onun üzerine Efendimiz buyurdular ki, "Tereddüde mahal yokdur". Delikanlıya dönüp, "Oğlum yatağını kaldırdın mı?" siye sordu, "Kaldırmadım" dedi. "Yürüyün" dedi, gitdiler beraberce, çocuğun yatdığı yatağın yastığını kaldırdılar. Arabistan'da bir yılan var, ismine akrâ derler, öyle zehirli bir hayvan, vurdu mu öldürüyor. Bakdılar ki dâmâdın yastığı altında o akrâ nâmındaki yılan çöreklenmiş yatıyor. Kaldırdı yastığı ve sordu Peygamber, "Niye geldin buraya?" diye sordu Peygamber. İyi dinle! Yılan cevâb verdi. "Efendi, yılan cevâb verir mi?" Verir ya. Dilin konuşuyor ya, dili konuşduran Allah yılanı da konuşdurur. Peygamber'e bunu çok görme. Safsata mafsata değil yani. Et parçasını konuşduruyor, et parçasını da işittiriyor. Kemiğe, sinire işittiriyor. Bu kadar su parçasına kâinâtı sokuyor Allah. Yılanı da konuşdurur öyle. "Emrolundum ki ben bu genci ve eşini vurayım, ikisini de öldüreyim diye geldim buraya akşam fakat etrâfıma bir kale çevrildi benim, sabaha kadar dolaşdım, o kaleyi aşamadım ben". Onun üzerine Cenâb-ı Peygamber sordu o delikanlıya, dedi, "Sen ne hayır yapdın bu akşam?". Arabistan'da gerdeğe giren âileye süt verirlermiş. Âdetmiş o, örf-i belde. Süt içermiş karı koca, o akşam. O sütü içmemişler bunlar, bir fukarâ gelmiş kapıya, "şey'en lillah" demiş, fukarâya vermişler o sütü. O süt kale oldu o yılana, ne yapdı, onları o belâdan kurtardı. 

Onun için sabahleyin çıkdığın vakitde hânenden, iyi dinle!, mutlakâ fukarâya bir sadaka ver, tasaddukda bulun. "Efendim, fukarâ mı değil mi nereden bileceğiz" filan. Sen karışdırma, elini açan fukarâdır. İsterse milyarı olsun. Kim elini açdı, o fukarâdır o. Veren el alan elin üstündedir. Gözü doymayan fukarâdır, milyarları olsun isterse. Gözü doymadı mı bir adamın, fukarâdır o adam, bitdi o kadar. 

İki. Hânende, bahçende çiçek varsa sula, sadakadır. Hayvanlara su ver. Kapılarınızın önüne şöyle bir çanak koyun, içine de su koyun. Evinde çiçek varsa, çiçekleri sula. Ağaca su dök, ağaçların dibine. Şöyle bir kutu yap, içine su dök. Hayvanlar su bulamıyorlar. Kedi, köpek gelsin oradan su içsin. Karıncalar da içerler. Domuz dahi susasa, su vereceksin. Etini yemezsin ama hayvanı susuz bırakamazsın. Zâlim olur adam. Suyu men edenden daha zâlim kimse olmaz kâinâtda. Maddî olarak da verebilirsin bir şey, olmazsa komuşuna bir teneke su veriver, onun suyu yoksa eğer. Taşı, Allah rızâsı için, ne olacak yani. Ne üşeniyorsun.

Mutlakâ besmele çekin ve yedi Âyete'l-Kürsî okuyunuz. Size tenbîhâtım bunlar. İsteyen yapar, isteyen yapmaz, cebir yok. Yedi âyete'l-Kürsî. Bir öne üfür, bir arkana, bir sağa, bir sola, bir üste, bir alta, bir tâne de yut.Belâyı kazâyı önler. Hattâ muhârebe zamânında düşman önünde kalsan, dağlarda kırlarda kalsan, korkulu yerlerde kalsan, kimse olmasa, bunu oku, hiç bir vahşî hayvan, hiç bir düşman sana fenâlık yapamaz. İtikâdına, îmânına, ihlâsına bağlıdır. Allah'a sıkı tutun hâ! Kalbin Allah'lı olsun. Kelimeyle olmaz yalnız. "Bal bal" demekle adamın ağzı tatlı olmaz, balı tatmak lâzımdır.
Mutlakâ sabahları yirmi dört tevhîd okuyunuz. Beş vakit namaz kılıyorsan, her namazdan sonra otuz üç defa "Lâilâheillallah" de. Günde 165 tevhîd yapar. En aşağı on defa misil verir Allah, 1650 tevhîd yapar. Bir şey değil hiç, bir dakîka, "Lâilâheillallah". 
Beş vakit namaz kılmak nimetine erdinse, her namazdan sonra Peygamberimize üç defa salavât-ı şerîfe getir. Beş vakit namazı mutlakâ kıl. Vasiyetim olsun, tavsiyem olsun, söylüyorum size. Sakın kulak arkası etme. "Biraz daha yaşlanayım, azıcık daha dünyadan zevkimi alayım" filan, bunları bırak, hemen bırak, bugün bırak, terk eyle. Ecel hemen yakana yapışır, kurtaramazsın paçayı bir daha. Belli değil çünkü. 
Onun için bu câmilere yardımlar, hizmetler filan, böyle günlerde, Cenâb-ı Hakk onların ecrini edâf u mudâaf kılar, kazâyı belâyı önler, ömür uzaltılır.
Burada terledim sıkıldım diye üzülme. Yarın mahşer gününde, bir ayak bin bir yak üzerindedir. Güneş insanların beyni üstüne indirilir. Kafatası içinde beyinler kaynar. Allah evinde, Allah emrini dinleyenler, Allah nasîhatını dinleyenler, Peygamber sözü dinleyenler, o günde arşın gölgesinde gölgelenirler. Burada belki sıkıldın, terledin ama ben de öyleyim. Ama kâfirler terlerken ve terlerinde boğulurlarken, biz inşâallah arşın gölgesinde toplanacağız. Öyle ümîd ediyoruz Allah'dan. Onun için üzülme, seni beş dakîka, on dakîka geç bırakdım diye, kalbinden bu vesveseyi çıkar.

Efendi Hazretlerinin bu tenbîhâtını mahsûs kader faslında yayınladım. Kader meselesi ekseriya yanlış anlaşıldığı için, "ezelde ne takdîr edildiyse, başımıza o gelecek, elden bir şey gelmez" diye düşünüyorlar. Birisi hasta mı oldu, hemen "mukadderât" diyorlar, birisi mi öldü, hemen "takdîr böyleymiş" diyorlar. Halbuki bu büyük bir hatâdır. Bazı hâllerde hatâdan da öte cürümdür. Çünkü insanın başına gelen belâların çoğu kendi eseridir. Bu itibarla her şeyi kadere bağlayanlar Allah'a iftirâ etmiş olurlar. Allah pek çok şeyi insanın irâdesini bırakmışdır. Kazanmak için çalışmak gerekir, tarlayı ekmeden mahsûl almak mümkün değildir, cehâletden kurtulmak için ilim tahsîl etmek lâzımdır, Hakk'ın rızâsını elde etmek için ihlâs ile kulluk gerekir. Yapılan hayır hasenâtın, kazâyı belâyı önlemesi, ömrü uzatması, berekete saâdete sebeb olmasının hikmeti budur. Kezâ duâlar da böyledir. En müşkül işler duâ ile hallolabilir, en büyük vartalar duâ ile atlatılabilir.

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön