Kemalpaşazâde'nin Şeyhü'l-Ekber Hazretleri Hakkındaki Fetvâsı

5 Eylül 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Fütühat-ı Mekkiyye
Hatırlarsanız, Şeyhü'l-Ekber Hazretlerinin düşmanı çokdur demişdik. Evet, O'nun aleyhinde bulunan bir sürü kişi vardır, ama O'nun kıymetini takdîr eden, O'nun büyüklüğünü kabûl eden, O'nun yüksek irfânına hayrân kalan zevât, o basîretsizlerden kat kat fazladır. Üstelik bunlar sıradan insanlar değildir, aralarında nice büyük âlimler, hattâ allâmeler vardır. İmâm-ı Sûyûtî'ler, İmâm-ı Nablûsî'ler, Abdülvehhâb Şa'rânî'ler ve daha kimler kimler. Bunlar Şeyhü'l-Ekber Hazretlerine olan hayranlıklarını türlü türlü şekillerde dile getirmişler ve O'nun aleyhinde bulunanların hatâ etdiklerini, yanlışa düşdüklerini açıkça göstermişlerdir.

Bu yazıda Osmanlı Devletinin en parlak sîmâlarından, ilmiyle, irfânıyla, fazîletiyle herkesin takdîrini kazanmış olan Şeyhülislâm Kemalpaşazâde'nin Şeyhü'l-Ekber hakkındaki bir fetvâsını nakledeceğim. Arapça olarak kaleme alınmış olan bu fetvânın aslı Süleymaniye Kütübhânesindedir. Fetvânın önce Arapça aslını sonra de meâlini vereceğim.

ﺑﺴﻢ ﺍﷲ ﺍﻟﺮﲪﺎﻥ ﺍﻟﺮﺣﻴﻢ
ﺍﳊﻤﺪ ﳌﻦ ﺟﻌﻞ ﻋﺒﺎﺩﻩ ﻣﻦ ﺍﻟﻌﻠﻤﺎﺀ ﺍﶈﻠﺼﲔ، ﻭ ﻭﺭﺛﺔ ﺍﻷﻧﺒﻴﺎﺀ ﻭﺍﳌﺮﺳﻠﲔ، ﻭﺍﻟﺼﻼﺓ ﻭﺍﻟﺴﻼﻡ ﻋﻠﻰ ﳏﻤﺪ ﺍﳌﺒﻌﻮﺙ ﻹﺻﻼﺡ ﺍﻟﻀﺎﻟﲔ ﻭﺍﳌﻀﻠﲔ، ﻭ ﻋﻠﻰ ﺁﻟﻪ ﻭﺃﺻﺤﺎﺑﻪ ﺍﺠﻤﻟﺪﻳﻦ ﻹﺟﺮﺍﺀ ﺍﻟﺸﺮﻉ ﺍﳌﺒﲔ
ﻭ ﺑﻌﺪ، ﺍﻳﻬﺎ ﺍﻟﻨﺎﺱ ﺍﻋﻠﻤﻮﺍ ﺃﻥ ﺍﻟﺸﻴﺦ ﺍﻷﻋﻈﻢ، ﺍﳌﻘﺘﺪﻯ ﺍﻷﻛﺮﻡ، ﻗﻄﺐ ﺍﻟﻌﺎﺭﻓﲔ، ﻭ ﺇﻣﺎﻡ ﺍﳌﻮﺣﺪﻳﻦ، ﳏﻤﺪ ﺑﻦ ﻋﻠﻲ ﺑﻦ ﺍﻟﻌﺮﰊ ﺍﻟﻄﺎﺋﻲ ﺍﳊﺎﲤﻲ ﺍﻷﻧﺪﻟﺴﻲ، ﳎﺘﻬﺪ ﻛﺎﻣﻞ، ﻭﻣﺮﺷﺪ ﻓﺎﺿﻞ، ﻟﻪ ﻣﻨﺎﻗﺐ ﻋﺠﻴﺒﺔ، ﻭﺧﻮﺍﺭﻕ ﻋﺎﺩﻳﺔ، ﻭﺗﻼﻣﻴﺬﻩ ﻛﺜﲑﺓ ﻣﻘﺒﻮﻟﺔ ﻋﻨﺪ ﺍﻟﻌﻠﻤﺎﺀ، ﻓﻤَﻦ ﺃﻧﻜﺮﻩ ﻓﻘﺪ ﺃﺧﻄﺄ، ﻭ ﺇﹺﻥ ﺃﺻﺮَّ ﰲ ﺇﻧﻜﺎﺭﻩ ﻓﻘﺪ ﺿﻞﹶّ، ﳚﺐ ﻋﻠﻰ ﺍﻟﺴﻠﻄﺎﻥ ﺗﺄﺩﻳﺒﻪ ﻭﻋﻦ ﻫﺬﺍ ﺍﻻﻋﺘﻘﺎﺩ ﲢﻮﻳﻠﻪ، ﺇﺫ ﺍﻟﺴﻠﻄﺎﻥ ﻣﺄﻣﻮﺭ ﺑﺎﻷﻣﺮ ﺑﺎﳌﻌﺮﻭﻑ ﻭﺍﻟﻨﻬﻲ ﻋﻦ ﺍﳌﻨﻜﺮ، ﻭﻟﻪ ﻣﺼﻨﻔﺎﺕ ﻛﺜﲑﺓ، ﻣﻨﻬﺎ: “ﻓﺼﻮﺹ ﺣﻜﻤﻴﺔ” ﻭ “ﻓﺘﻮﺣﺎﺕ ﻣﻜﻴﺔ”. ﺑﻌﺾ ﻣﺴﺎﺋﻠﻬﺎ ﻣﻌﻠﻮﻡ ﺍﻟﻠﻔﻆ ﻭﺍﳌﻌﲎ، ﻭﻣﻮﺍﻓﻖ ﻟﻸﻣﺮ ﺍﻹﳍﻲّ ﻭﺍﻟﺸﺮﻉ ﺍﻟﻨﺒﻮﻱ، ﻭﺑﻌﻀﻬﺎ ﺧﻔﻲ ﻋﻦ ﺇﺩﺭﺍﻙ ﺃﻫﻞ ﺍﻟﻈﺎﻫﺮ ﺩﻭﻥ ﺃﻫﻞ ﺍﻟﻜﺸﻒ ﻭﺍﻟﺒﺎﻃﻦ، ﻓﻤﻦ ﱂ ﻳﻄﹼﻠﻊ ﻋﻠﻰ ﺍﳌﻌﲎ ﺍﳌﺮﺍﻡ ﳚﺐ ﻋﻠﻴﻪ ﺍﻟﺴﻜﻮﺕ ﰲ ﻫﺬﺍ ﺍﳌﻘﺎﻡ ﻟﻘﻮﻟﻪ ﺗﻌﺎﱃ: ﴿وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌۜ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤٰادَ كُلُّ اُو۬لٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُ۫لًاﹰ﴾ ﻭﺍﷲ ﺍﳍﺎﺩﻱ ﺇﱃ ﺳﺒﻴﻞ ﺍﻟﺼﻮﺍﺏ، ﻭﺇﻟﻴﻪ ﺍﳌﺮﺟﻊ ﻭﺍﳌﺂﺏ
ﺣﺮﺭﻩ ﺍﻟﻔﻘﲑ ﺍﲪﺪ ﺑﻦ ﺳﻠﻴﻤﺎﻥ ﺑﻦ ﻛﻤﺎﻝ ﻋﻔﻰ ﻋﻨﻪ ﺍﳌﻠﻚ ﺍﳌﺘﻌﺎﻝ

Bismillahirrahmânirrahîm.

Kullarını, nebîlere ve resûllere vâris olan ihlâslı âlimlerden kılan Allah'a hamd olsun. Salât, dalâletde kalanları ve dalâlete götürenleri ıslâh için gönderilen Muhammed'e ve O'nun nûrlu şerîatını tatbîke çalışan âline ve ashâbına olsun.

İmdi, ey  insanlar! Biliniz  ki,  büyük  şeyh,  şerefli  önder,  âriflerin  kutbu, muvahhidlerin imâmı, Hâtem Tâî neslinden Endülüslü Muhammed İbn Arabî, kâmil bir müctehid, fâzıl bir mürşiddir. Şaşılacak menkıbeleri, fevkalade hâlleri ve âlimler nezdinde makbûl pek çok talebeleri vardır. 

Kim O'nu inkâr etmişse şübhesiz hatâ etmişdir. İnkârında ısrâr ederse, dalâlete düşmüş olur. Bu durumda sultânın onu terbiye etmesi ve bu itikadından onu döndürmesi gerekir.  Çünkü sultân, iyiliği emretmekle ve kötülükden men' etmekle vazîfelidir.

İbn Arabî'nin pek çok eseri vardır. Fusûsu'l‐Hikem ve Fütûhât-ı Mekkiyye bunlardandır. Bu eserlerdeki mes'elelerin bir kısmında lafız da ma'nâ da açıkdır ve bunlar emr-i ilâhîye, şer'‐i nebevîye tamâmen uygundur. Bir kısmı ise zâhir ehlinin anlayışına göre gizli olup, bunları ancak keşf ve bâtın ehli anlayabilir. Şeyh'in merâmını anlamayan kimseye susmak düşer. Zîrâ Allahu Teâlâ şöyle buyurmakdadır : "وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌۜ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤٰادَ كُلُّ اُو۬لٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُ۫لًا".

Şübhesiz ki Allah doğru yola götürür, dönüş ve varış da O'nadır.

Bu fetvâyı fakîr Ahmed ibn Süleyman ibn Kemâl yazmışdır. Yüce Melik onu affetsin.

Kemalpaşazâde'nin fetvâsının sonunda zikretdiği âyet-i kerîmenin meâli şudur : "Sakın bilmediğin şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, akıl, bunların her biri, ondan sorguya çekilecekdir". Bu âyet-i celîle hepimizin düstûru olmalıdır. Zîrâ anlamadığımız konularda, bilmediğimiz husûslarda ahkâm kesmeye kalkarsak vebâli ve mesûliyyeti çok büyük olur. Bu gibi hâllerde en doğrusu, "vardır bir hikmeti" deyip susmakdır. Çok merâk ediyorsak, bilenleri bulmak ve onlara sormakdır. Bu da mümkün olmuyorsa, Allah'a yalvarmak ve "Yâ Rabbi, bunun hikmetini bana bildir" diye yalvarmakdır.

Ricâlullah sultânı Cenâb-ı Şeyh-i Ekber'dir
Bütün 'âriflerin cânı Cenâb-ı Şeyh-i Ekber'dir
'Uluvv-ı ka'bını takdîr içün 'akl-ı beşer yetmez
Ledünnî 'ilminin kânı Cenâb-ı Şeyh-i Ekber'dir
Listeye geri dön