Kendilerini Kurban Edenler

16 Haziran 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Gaza

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bir Kurban Bayramı Vaazında buyurdular ki :

Âbâ u ecdâdından öyle gâzîler, öyle kahramanlar gelmişdir ki, biliyor musun sen, Hazret-i Muhammed uğruna kanını dökmüşdür. Sen hâlâ bir kurbanı kesmekden kaçınıyorsun, senin âbâ u ecdâdın Allah Muhammed uğruna kendini kurbân etmişdir. Evladlarını göndermişlerdir, "Haydi oğlum, git şehîd ol" diyor. "Bana şehîd babası desinler". Kadın diyor ki, "Ben gazâya gidemiyorum evlâdım", saçını kesiyor, "Atının özengisine benim saçımı tak, muhârebede benim de bir cüz'üm bulunsun" diyor annesi. Bizim annelerimiz böyleydi. Sonra korkak, sünepe olduk. Dînden bizi çekdiler. Dîn bizi ihrâc etdi yani, biz dînden çekilmedik. Cîfe olduk ortada. Her türlü fenâlık bizde her türlü kötülük, ihânet, her şey. Birbirimize düşmanız evveliemirde. Böyle şey olur mu hiç! 
Müslümanlar bir vücûd gibidir. Bir adamın iğneyi soksan parmağına, bütün vücûdu sızlar. Neden? Çünkü bu vücûdun parçasıdır o. Öyle hâle geldik ki birbirimize düşmanız. Sağ kol, sol kola, sol kol, sağ kola düşman. Sağ göz, sol göze, sol göz, sağ göze. Bir vücûdun içerisinde birbirlerini kırmaya başladılar. Müslümanlar bunlar. Koca imparatorluk parçalandı gitdi, şimdi bir avuç toprağımız kaldı, Edirne'den Erzurum'a kadar, onu da düşmana vereceğiz, bu kafayla gidersek eğer. Vallahi billahi o medenî olan küffâr-ı hâkisârın sen şeyine bakma, senin yüzüne güldüğüne, medeniyetine. Gelsin seni öldürür, kemiklerini yakar toprağın içinde. İşte gidin Yunanistan'a. İşte Rumeli'ye gidin bakın, görün. Kabirleri canavarlar gibi, sırtlanlar gibi kazmışlar, âbâ u ecdâdının kemiklerini yok etmişlerdir, yakmışlardır. Ne câmi kalmış, ne medrese, ne tekke, ne türbe. Evvelâ sana hoş görünür, sonra gelir evvelâ senin kafanı koparır. Sana kendine yardım etdirir, sonra der ki, "Kendi milletine, kendi dînine hayrı olmayanın bana hayrı olmaz" der, senin de kafanı kopartır sonra. Acaba anlatabildim mi?

Yaaa! Âbâ u ecdâdımızı buraya gelip burayı zabt etmeseydi sen şimdi burada oturup vaaz dinlemezdin, ben de sana vaaz edemezdim. Hazret-i Peygamber buyurdu burası hakkında, "İstanbul mutlakâ feth olunacakdır" dedi, emir verdi. Bütün kumandanlar, Resûlullah'ın bu sözüne ittibâen, bu şerefi biz alalım diye, gelip burayı yirmi altı defa muhasara etdiler İstanbul'u. Gazâ yapıldı İstanbul üzerine yirmi altı sefer. En sonunda Hazret-i Fâtih'e nasîb oldu. "ve le ni'me'l-emîr", Türk kumandanına nasîb oldu. Bizim milletimize nasîb oldu, elhamdülillah. Araplar kaç defa geldiler buraya, kaç defa sardılar İstanbul'u. Nasîb olmadı. Bizim kavmimize Allah burayı nasîb etdi. Böyle kahraman kumandanlar geldiler. 

Anlatsam neler var ama hangi birini anlatayım. Paşa kahramanlık yapmış, harb meydanında bir avuç askerle, yedi düşmanı durdurmuş, yedi kıralın askerini mağlûb etmiş, sultan tarafından kendisine vezîrlik pâyesi veriliyor, vezîr oluyor yani. Aldığı vakitde beratı, pâdişahın irâdesini, "Seni vezîr etdim" diye, ağlıyor paşa. Ne diye biliyor musun? "Ben rütbe-i vezâret beklemiyordum, rütbe-i şehâdet bekliyordum" diyor. "Şehîd olmayı bekliyorduk, vezîr olduk" diyor. "Benim için en büyük şeref oydu" diyor. Çünkü dünyanın vezâreti, musallâya kadardır. Pâdişahlığı, paşalığı, hepsi, oraya kadar. Ondan sonra iş bitdi demekdir. Yirmi tâne fakülteden diploma alsan, kabrin içine faydası yokdur. Oraya kadar o iş, bitdi.

www.muzafferozak.com


Listeye geri dön