Kendim Çıkdım Kendim İndim Sana Ne Oluyor

27 Ocak 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Muzaffer Efendi
Bütün büyük mürşidler gibi, Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri de, "Hakâik-i Kur`âniyye"yi ve "Dekâik-i İslâmiyye"yi zarîf hikâyeler ve nükteli latîfeler ile beyân ederlerdi. Dinleyen herkes, kendi irfânına ve anlayışına göre bu hikâye ve latîfelerden dersler alırdı. Efendi Hazretleri, bu hikâyelerdeki remzleri ve nükteleri bazen beyân eder, bazen etmezlerdi.

İşte Efendi Hazretlerinin o nükteli hikâyelerinden biri :
Arab çıkmış hurma ağacına, fırtına çıkmış, büyük bir fırtına. Sallanıyor hurma ağacı, yıkılacak aşağı doğru. "Yâ Rabbi" demiş, "buradan sağ sâlim inersem sana bir deve keserim" demiş Arab. Biraz aşağı inmiş. "Bir sığır keserim". Biraz daha inmiş. "Bir koç keserim". Biraz daha inmiş. "Bir keçi keserim". "Bir tavuk keserim". "Bir piliç keserim". Aşağı inince, "Ben çıkdım, ben indim, sana ne oluyor" demiş. 
Bu hikâye anlatıldığında herkes güler ve âdetâ hikâyedeki adamın hâliyle alay eder ancak insanların çoğu, hikâyedeki adam gibi zora düşünce Allah'ı hatırlar ama feraha ve rahata erişince hemen gaflete düşerek Allah'ı unuturlar. Nitekim bu hakîkat, Kur`ân-ı Kerîm'in birçok âyetlerinde böylece beyân edilmişdir. Çok sayıda âyet-i kerîmede zikredilmesi meselenin ehemmiyetine ve insanlardaki bu zaafın ne kadar yaygın olduğuna da işâretdir. Biz bir misâl olarak şu âyet-i kerîme ile iktifâ edelim : 

وَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنِيبًا إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِّنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِن قَبْلُ
Ve izâ messel insâne durrun de'â rabbehû münîben ileyhi sümme izâ havvelehu ni’meten minhü nesiye mâ kâne yed’û ileyhi min kabl.
İnsanın başı derde girince, gönülden O’na yönelerek Rabbine yalvarır. Ama sonra Allah kendi tarafından ona nimet ve imkân verince, daha önce bütün acziyle gönülden O’na yalvardığını unutur.
Sûre-i Zümer, Âyet 8

Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Sıkıntıya düştüğünde Allah deyip, refaha çıktığında zikrullahı terk etmek îmân ve islâm sıfatı değildir. Fakîrliğinde Allah'a ibâdet edip eline dünyâ malı geçince Allah'a isyân etmek, müslüman ahlâkı değildir. Başına bir belâ geldiği vakit Allah'a yalvarıp, sonra o belâdan kurtulup feraha erince Allah'ı unutmak mü'min sıfatı değildir. Hâlis mü'min, darda da varda da Allah der. Gerçek muvahhid bollukda da yoklukda da Allah'a şükreder. Hakîkî müslümanlar, hastalıkda da sağlıkda da, üzüntü de sevinçde de, fakirlikde de zenginlikde de velhâsıl hangi hâl ve şart içinde olurlarsa olsunlar Allah'ı unutmayanlardır.
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön