10 Ocak 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin bir sohbet meclisinde Hâfız Âsım Efendi ibretlik bir hâtırasını anlatmışdı. Demişdi ki :
Bayezid Camisinde namaz kıldıran sakallı bir zât vardı, siz hatırlarsınız onu, bir gün bana dedi ki, bir hadîs görmüş, Cenâb-ı Peygamber buyurmuş ki, 'Biz Osman'la iki hasımız, bizi Cenâb-ı Hakk muhâkeme edecek" demiş. Dedim ki, "Efendi, senin yanlışın var, hiç öyle şey olur mu! O senin hasım diye okuduğun hısımdır, Peygamber ona iki kızını verdi ya".
Efendi Hazretleri buyurdular ki : Öyle okumuşdur onu o. Malum ya, hısımla hasım bir yazılır eski yazıyla.
Efendi Hazretleri de Âsım Bey'e mukâbele olmak üzere şu ibretli hikâyeyi anlatmışlardı :
Hatîbin biri minbere çıkmış, hutbeyi eline almış, kağıda bakarak hutbe okuyor. Eski yazıyla "öküz"le "o göz" aynı yazılır. "O göz", "öküz" aynı. Yani bilmezse herif, "o göz"ü "öküz" diye okur. Hatîb başlamış, "Öküzler ki!". "O gözler ki" diyecek yerde. "Öküzler ki!" Ulan ne öküzü! "Öküzler ki semâya bakar hakkın kudretini görmez" filan. "Öküzler ki", "Öküzler ki" derken, cemaat fenâ hâlde bozulmuş, hakâret mi ediyor Hoca bize diye. Sonra aşağı inince kağıda bakmışlar, meğerse "o gözler ki" yazıyormuş kağıtda.
Eski letâif kitâblarında bunlara benzer pek çok hikâye görmüşdüm hattâ bazılarını sizlerle paylaşmışdım da. Fakat onların biraz mübalağalı olduğunu düşünürdüm. Tâ ki şu iki hâdiseyi iki kulağımla işitinceye dek.
Malum ya, her şey dereceyledir. Cehâletin de dereceleri vardır. En koyu cehâlet, bilmediğini bilmemekdir, bildiğini zannetmekdir. Kendini at zanneden bir eşek farzedin, ne gülünç olur değil mi? Hele o eşek bir de kendini kanatlı bir at zannederse, ne olur?Uçacağım diye bir yardan atlar, eşek cennetine doğru uçuşa geçer.