14 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
KISSA
Allah dostlarından biri, genç dervîşlerinden biriyle seyahat ediyormuş. Yolda karşılarına büyük bir yılan çıkmış. O veliyullah, herkesin ödünü patlatacak kadar korkunç olan o yılanın karşısında hiç istifini bozmamış. Yılan usulca gelip o veliyyullahın ayaklarına kapanmış, başını o zât-ı akdesin ayaklarına sürüp durmuş. Genç dervîş, bu hâle şaşırmış kalmış. O veliyullah, bu manzarayı hayretle seyreden dervîşine sormuş, "Sen de kendinde böyle bir hâl olmasını arzu eder misin?" demiş. Dervîş hiç tereddüd etmeden "Evet, ederim" deyince, o Allah dostu dervîşini şöyle irşâd etmiş, "Evlâdım, sende bu arzu olduğu müddetçe bu hâle aslâ sâhib olamazsın".
HİSSE
Mü'minler, ibâdetlerini ve hizmetlerini, cennet arzusuyla veya cehennem korkusuyla ya da dünyevî bir karşılık için yapmamalı, sırf Allah rızâsı için yapmalıdır. Hele de dervîşler. Zîrâ tarîkat-ı aliyyeye ihlas temeli üzerine kurulmuşdur. Hikâyedeki dervîşde görülen hâl, yani kerâmet sâhibi olma arzusu, tarîkat ehlinde çok eskiden beri görülen bir hastalıkdır. Allah yolunda yürüyen sâlikler, yapdıkları mücâhede ve zikrullahın eseri olarak Cenâb-ı Hakk'ın bir çok lutuflarına hattâ kerâmetlere de nâil olurlar ama sâlikin böyle bir şeyi arzu etmesi kendisi için büyük bir felâketidir. Zîrâ bu durumda yapdığı mücâhedeyi hasbetenlillah yapmamış, bir menfaat için yapmış olur. Bu da ihlâsa aykırıdır. İhlassız amel de Allah katında makbûl değildir. Sâlik, dâimâ "İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî" düstûruna göre hareket etmelidir. Yani sâlikin yegâne gâyesi, Allah rızâsı, yegâne arzusu da Allah'a yaklaşmak, Allah'la olmak olmalıdır.
'Aşk ile bilişeli 'illetle kılmadım 'amel
Cennet ü hûr u kusûr içün 'ibâdet etmezem
Her ne kim işledim ise bî-garaz işlemişem
Bendeyem tâcir değilem ben ticâret etmezem