Kevser Sûresindeki Bazı İncelikler
8 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Sûre-i Kevser, Kur`ân-ı Kerîm'in en kısa sûresidir ancak ma'nâ bakımından o derece zengindir ki onu tefsîre çalışan müfessirleri hep âciz bırakmışdır. Biz burada bu sûre-i celîlenin tefsîrine kalkışacak filan değiliz, sadece birkaç inceliğine temâs etmekle yetineceğiz. Bunu da bu sûre-i celîledeki dört anahtar kelime ve üç mertebe üzerinden yapacağız. Bu anahtarlar, "Kevser", "Salât", "Nahr" ve "Ebter" kelimeleri, mertebeler de avâm, havâss ve hâssü'l-havâss mertebeleridir.
- Avâma göre "Kevser", başda hayat olmak üzere Cenâb-ı Hakk'ın insana bahşettiği bütün maddî nimetlere işâret eder. Nitekim avâmın hazzettiği nimetler hep bedene ve maddeye te'alluk eder. "وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَةَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا" âyetiyle de beyân olunduğu gibi bu nimetler sayılamayacak kadar çokdur. "Kevser" lafzında bu çokluğa da işâret vardır. Her nimetin şükrü kendi cinsinden olması gerektiği için, Allah salâtı ve nahrı emretmişdir. Avâm için "Salât" bildiğimiz namaz, "Nahr" ise bildiğimiz kurbân ibâdetidir. Namaz bedenî, kurban ise mâlî bir ibâdetdir. Böylece namaz bedenin, kurban da malın şükrü olmuş olur. Demek ki Allah'ın emrine uyup namaz kılan ve kurban kesen bir kimse, Cenâb-ı Hakk'ın kendisine bahşettiği maddî nimetlerin şükrünü edâ etmiş olur. Zâhirde bu ibâdetler pek kolay ve basit görünür ama Allah katında çok kıymetlidir. Bu ibâdetleri yapanlar, her devirde bir takım münkirlerin ve nâdânların alay ve istihzâlarıyla karşılaşırlar. Meselâ "Enâyiye bak, namaz kılarak, kurban keserek cennete gideceğini zannediyor" gibisiden alaylara muhâtab olurlar. Bu ibâdetleri lüzumsuz ve bunları îfâ eden müslümanları hakîr görenler, çekilen zahmetin ve harcanan paranın boşuna olduğunu ve hiç bir fayda vermeyeceğini zannederler. İşte münkirlerin mü'minlere "Ebter" demesi bu ma'nâyadır. Halbuki Allah'ın emrini tutarak namaz kılan ve kurbân kesen mü'minler, âhiretde yaptıklarının karşılığı olarak cennet-i ef'âle nâil olacaklardır. Bilindiği gibi cennetin en alt derecesinde bile akla hayâle gelmedik sayısız nimetler vardır. Âhiret itibarıyla "Kevser", cennetin sayısız nimetlerine işâret eder. Dünyâda bu mü'minlerle alay eden münkirler ise, âhiretde tuttukları yolun yanlışlığını anlayacak ve büyük bir husrâna uğrayacaklardır. İşte onların "Ebter" olması da bu demekdir.

- Havâssa göre "Kevser", insâniyet, rûh, akıl, fikir, ilim, irfân gibi manevî nimetlere ve ma'nevî hazlara işâret eder. Bu ni'metlerin şükrü de "Salât" ve "Nahr" ile olur fakat havâssa göre "Salât" sadece namaz kılmak değil devamlı namaz kılıyormuş gibi zikrullah dâim olmak demekdir.Nitekim "Salât", zikrullahın remzidir. Kur`ân'da namaz için "ve le zikrullahi ekber/en büyük zikir" denilmişdir. Yine bu zümreye göre "Nahr" sadece Zilhicce ayında kurban kesmek değil, cihâd-ı ekber ederek nefsi de kurbân etmekdir. Zikrullaha dâim olan ve nefs ile mücâhde ederek nefsini kurbân edenler, âhiretde cennet-i sıfâta ve içindeki sayısız nimetlere nâil olacaklardır ve orada ebedî olarak kalcaklardır. İşte bu zümre için de âhiretdeki "Kevser" budur. Bu zümrenin dünyâdaki ahvâlini gören bir takım nâdânlar, bunları hakîr görüp "Sersemlere bakın, kendilerini dünyâ nimetlerinden mahrûm ediyorlar, keyif çatmak varken gece gündüz aç durup uykusuz kalmak, devamlı zikir ve ibadetle yorulmakla ellerine ne geçecek ki" diyerek alay ederler. Yani bunlara "Ebter" derler. Halbuki yarın yevm-i kıyâmetde Hakk'ın pek büyük nimetlerinden mahrûm olarak "Ebter" olacak olanlar onlardır.
Tecellî cezbesinden dil olur hayrâne-î sermed
Dimâğ-ı cânı mest eyler sebîl-i kevserin nehri
- Hâssülhavâssa göre dünyâda "Kevser", aşk-ı ilâhî ve hakkâni lezzetlerdir. Bu nimetlerin şükrü de "Salât" ve "Nahr" ile olur fakat bu zümre için "Salât" namaza ve zikrullaha ilâve olarak beşerî sıfatları terkederek, Hakk'ın sıfatları ile boyanmak demekdir. Zîrâ gerçek âşık, kendisini ma'şûkunda yok edendir. "Nahr" ise bildiğimiz kurbanın ve nefsi kurbân etmenin de ötesinde varlığını Hakk yolunda külliyen fedâ kılarak, Hakk'da fânî olmakla olur. Sôfiyye lisânında buna Hakk ile Hakk olmak denir. Bu zümrenin âhiretdeki mükâfâtı ise, cennet-i zâta nâiliyyet ve maksad-ı a'lâ ve matlab-ı rânâ olan cemâlullahdır.
Namâz‐ı zâhidâne ka'de sucûdest
Namâz‐ı ârifân mahv‐ı vücûdest
Listeye geri dön