Kevser'den Murâd Nedir?

19 Kasım 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Şürefa

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Kevser Sûresi'ni şerh ve îzâh etdikleri bir hutbelerinde buyurdular ki :

Her âyet-i kerîmenin bir sebeb-i nüzûlü vardır, bunun sebeb-i nüzûlü, Âs ibn Vâil, Amr ibn Âs'ın babasıyla Peygamberimiz Kabe'nin kapısında konuşmuşlar. O vakit islâmiyet daha yayılmamış Mekke'ye. Ama Resûl-i Ekrem Efendimiz ilân-ı nübüvvet etmiş. Efendimizin yedi tâne çocuğu oldu. Hepsi kendisinden evvel vefât etdiler ancak Fâtımetü'z-Zehrâ Cenâb-ı Resûl-i Ekrem'den altı ay sonra vefât etdi.

Vefât kelimesini kullanıyorum ki anlayalım diye. Onlar ölmezler. Ölen hayvan imiş. Hattâ bir gün Cenâb-ı Fâtıme, Efendimiz'i çok sever Cenâb-ı Peygamber de, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, Cenâb-ı Fâtıme annemizi gâyetle çok severdi, kızını. Kaç defa huzûra gelirse, Efendimiz ona ayağa kalkarlardı, o kadar severdi Fâtıme'yi. Kendisini bağrına basar, mübârek ellerinden öperdi, o kadar severdi Fâtıme'yi. Kızı, evlâdı. Hattâ buyurmuşlar ki, "Yâ Fâtıme, enti bid'atün minnî, sen benim parçamsın" buyurmuş, şerefini böyle ilân etmiş Cenâb-ı Fâtımetü'z-Zehrâ'nın. 

Bir gün Cenâb-ı Fâtıme'nin kulağına bir şey söylemiş, Fâtıme başlamış ağlamaya. Sonra diğer kulağına bir şey söylemiş, tebessüm buyurmuşlar, gülmüşler, ağlamaları durmuş. Sonra sormuşlar annemize, "Ne dedi ki Peygamber bir şey söyledi sana ağladın, sonra söyledi güldün". Dedi ki, "Yâ Fatıme, ben Refîk-i A'lâ'ya gidiyorum, gideceğim" dedi, ona ağladım. Sonra kulağıma eğildi, dedi ki, "Ehl-i beytimden en evvel bana gelecek olan sensin" dedi. Hakîkaten de öyle oldu. Cenâb-ı Peygamber'in vefâtından sonra, Cenâb-ı Fâtımetü'z-Zehrâ yaşayamadı. Kendisine bir ev yapdı, ismini beytü'l-hazen, mahzûniyet evi, ağlama evi koydu, orada ağlaya ağlaya Resûlullah'a altı ay sonra mülâkat etdi. Hazret-i Ali kerremallahu vecheh diyor ki, "Ben kabre indirdiğim vakitde, Fâtıme'yi Resûlullah'ın kucağına verdim" diyor. Buraları anlatmak isterdim size ama vakit pek dar oldu, işiniz gücünüz var belki, geçeceğiz. İsterdim nasıl olduğunu bu hâdisâtın anlatayım size.

Peygamberimizin bütün erkek çocukları İbrâhim, Kâsım, Tayyib, Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, bunlar hepsi vefât etdiler. Hiç çocuğu yaşamadı Efendimizin. Ne erkek, ne kız, yalnız Fâtımetü'z-Zehrâ. Kapıda konuşdular, Efendimiz dışarı çıkdı, Âs ibn Vâil içeri girdi, mescide yani Kabe'ye. O vakit müşrikler, kâfirler Kabe'de oturuyorlar. İslâm daha neşr olmamış, Efendimiz ilân etmiş İslâm'ı. Dediler, "Kiminle konuşdun" dediler Âs ibn Vâil'e. "Ebterle" dedi, "Ebterle konuşdum". Ebterin manâsı erkek çocuğu olmayıp kökü kuruyana diyor Araplar. Ebter, erkek evlâdı olmayıp kökü kuruyana ebter diyorlar. "Ebterle konuşdum" diye Cenâb-ı Peygamber'e ebter dedi. Eyvaaah! Ne kadar çirkin bir söz söyledi. Ve bu sözü Cenâb-ı Peygamber işitdi. Öyle mahzûn oldular ki, o kalb-i seniyyeleri titredi ve arş da Resûlullah'ın bu üzüntüsüne iştirâk etdi, Allah'ın arşı. Arşullah da titredi. Nasıl titremesin ki Resûlullah'ın ayakkabılarının tozuyla arş süslenmişdi. Geldi, yatdı ve Cebrâil geldi bu sûreyi getirdi.

Şimdi benim vereceğim manâ, böyle gâyetle kısa olarak söylüyorum, eğer manâ verirsek, bunun hakkında koca bir kitâb yazabiliriz yani, elhamdülillah. Cebrâil aleyhisselâm geldi, bu sûreyi getirdi, sebeb-i nüzûlü bu. Manâsı şöyle : "İnnâ", bizler. Burada "innâ", bizler deyince kalabalık görünüyor, değil mi? Bu, Resûl-i Ekrem'e tazîm içindir. Allah habîbi Muhammed'ine tazîm eder, hürmet gösterir yani. Sen kim oldun? Sen kim oldun? Yerin göğün sâhibi, bilinen ve bilinmeyen âlemlerin mâliki olan Allahu Teâlâ habîbi Muhammed'e tazîm ediyor. "اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا innallahe ve melâiketehû yusallûne ale'n-nebiyy, yâ eyyühellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ". Oku Sûre-i Ahzâb'ı. 

"İnnâ", biz, "a'taynâ", gene biz var, sana verdik, biz biz, sana verdik, tekîdli. Neyi? Kevser'i verdik. Bu Kevser'in manâsı o kadar uzun ki. Hepsini söyledikden sonra, müfessirlerin söylediklerini söyleyeceğiz. Hepsini söyleyemeyiz ya, dilimizin döndüğü kadar. Hayr-ı kesîr. Ne kadar hayır varsa, ne kadar hayırlı işler, hepsi Resûlullah'ın emrine verilmişdir. İstanbul'un fethi Resûlullah'ın şerefidir. O göstermiş çünkü. Ulemâsı, askeri, kumandanları, kahramanlar, şehîdler, gâzîler, kanlarından kendilerine kefen biçen şehîdler, semenderler gibi ateşe giren gâzîler, Hazret-i Muhammed'in ümmetidir, askeridir. Allah'ın ismiyle beraber zikrolunmuşdur, her ezânda, her kâmetde. "Eşhedü en lâ ilâhe illallah" ve "Eşhedü enne Muhammede'r-Resûlullah" diye okuyorsun., görmüyor musun? Gene tevhîdde böyle, "Lâilâheillallah Muhammedü'r-Resûlullah", Allah'ın ismiyle beraber.

Kevser, kıyâmet gününde bir nehirdir. Resûl-i Ekrem'e verilecek. Ve bunun sâkîsi, Hazret-i İmâm-ı Hasen ve İmâm-ı Hüseyin ve Hayder-i Kerrâr ve Seyyidinâ Ebâbekir ve seyyidinâ Ömer ve seyyidinâ Osmân ibn Affân ve Ehl-i Beyt-i Mustafâ ve ezvâc-ı tâhirât ve diğer evliyâullah bu Kevser'den Ümmet-i Muhammed'e içirecekler, Kevser'in hâmil olduğu Hakk'ın nimetini vereceklerdir. O çok mühim o, senin bildiğin gibi değil, su içmek filan filan değil, öyle bildiğin gibi anladığın gibi. Yalnız "Kellimü'n-nâse alâ kaderi ukûlihim" konuşuyorum ben, bu kadar kâfî.

Kevser'den murâd, Fâtımetü'z-Zehrâ'dır. Cenâb-ı Fatıme'nin bir ismi de Kevser'dir. "Habîbim sana Kevser'i verdim, ondan zürriyet yürüyecek, senin zürriyetin Cenâb-ı Fâtıme'den, Kevser'den gelecek. Nedir o? Sâdât ve şürefâ, şerîfler ve seyyidler. O kadar çoğalacak ki, sana ebter diyenlerin kökü kuruyacak fakat senin kökün kurumayacak, seyyidler ve şerîfler kıyâmet gününe kadar kürre-i ardda bâkî olacaklar". 

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön