29 Ağustos 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerine bir Amerikalı sordu, "Benim bir derdim var. Bir başarı kazandığımda, yâhud bir iyilik yapdığımda gururlanıyorum, kibre kapılıyorum, bundan nasıl kurtulabilirim?" dedi. Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Kendi nefsine yüklemeyeceksin onu, Allah'ın sana bir nimet verdiğini düşüneceksin. Çünkü kendine mâl edersen, ben yapıyorum ben ediyorum diye, kibirden kurtulamazsın. Tasavvufda lâzım olan, ortadan vâsıtayı kaldırmakdır, ak ve karadan geçmek ve Hakk'la olmakdır.
Mesele daha iyi anlaşılsın diye bir iki misâl verelim.
- Meselâ okulu birincilikle bitiren bir talebe kibre kapılabilir. Diğer talebeleri hakîr görebilir. Bundan kurtulmak için şöyle düşünmeli o kimse : "Bu başarı benim başarım değil, Bunu bana Allah nasîb etdi. Eğer O imkân vermeseydi, hiç bir şey yapamazdım ben. Bu aklı, bu fikri, bu başarıyı bana lutfeden Allah". Böyle düşünen bir kimse kibre kapılmaz. Yine şöyle düşünecek : "Yarın Allah beni âciz bırakabilir. Hasta olabilirim, aklımı kaybedebilirim, çalışma azmim yok olabilir, bugün hakîr gördüğüm kimselerden daha beter durumda kalabilirim". Böyle düşünen bir kimse, kibre kapılmaz, kimseyi hakîr görmez, başarısını Allah'ın bir lutfu olarak görür ve hamd eder, şükreder Allah'a.
- Bir misâl daha verelim. Çok başarılı, isim yapmış bir cerrah gururlanıp, kibre kapılabilir. "Kimse benim gibi yapamıyor bu işi" diye böbürlenebilir. Bu duruma düşmemek için, şöyle düşünmesi lâzım. "Bu kâbiliyyeti bana kim verdi?" Allah. "Bu bilgiyi, bu tecrübeyi, bu itibarı bana kim lutfetdi?" Allah. "Öyleyse böbürlenecek bir şey yok" diyecek ve tevâzu sâhibi olacak. "Allah dilerse beni hasta eder, sakat eder, aklımı alır, beni dünyânın en âciz insanı hâline getirebilir" diye düşünecek ve kendisinden zâhir olan başarıyı Allah'a izâfe edecek. O vakit kibirden eser kalmaz.
- Üçüncü bir misâl daha verelim. Zenginler, mal mülk, makâm mevkî sâhibleri ekseriyâ kibirli olurlar. Bunun sebebi malı mülkü, makamı mevkîyi kendi kendilerine elde etdiklerini zannetmeleridir. "Ben kazandım, ben yapdım, ben etdim, ben, ben, ben" dediklerini duyarız dâimâ. Halbuki düşünseler ki o malı mülkü, o makâmı mevkîyi veren Allah'dır. Bugün ona veren Allah, yarın ondan alıp başkasına verebilir. Nitekim Kitâb-ı Kerîminde şöyle buyuruyor Allah : "قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ" Yani mülkün mâliki benim, dilediğime veririm, dilediğimden alırım, dilediğimi azîz ederim, dilediğimi zelîl ederim diyor Allah. Bunu düşünen kişi nasıl kibre kapılabilir?
İnsanı kibre düşüren bütün diğer hâlleri de bunlara kıyâs edebilirsiniz.