Kim Alçak Kim Yüksek?

19 Nisan 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Menakıbü'l-Ârifin

Hazret-i Mevlânâ buyurmuşlar ki : 

Kendi varlıklarından tamâmiyle kurtulmamış ve kendi benliklerinden tamâmiyle geçmemiş oldukları hâlde yoklukdan dem vuranlar, kuyunun altında olduğu hâlde, "Ben en yukarıdayım" diyerek makâmının yüksekliğinden dem vuran kimseye benzerler. Kendi varlıklarından kurtulmuş ve yok olmuşlar ise, damın üstünde oldukları hâlde, "Ben en aşağıdayım" diye bağırırlar. Fakat herkes bilir ki onların sesi yüksek bir yerden gelmekdedir, öyleyse her hâlde yücedir onlar. Bunların misâli şuna benzer. Biri, ağzına sarmısak almış, miskden dem vuruyor. Öteki ağzına misk almış sarmısakdan dem vurmakda. Peygamber'in, "Ben Rahmân'ın nefesini Yemen tarafından alıyorum" buyurduğu gibi, Allah kokusunu alıp feyze mazhar olmuş ve koku alma hissi açılmış olan ârifler, miski pislikden, doğan kuşunun sesini serçenin sesinden, hak ile bâtılı, yüksek ile alçağı Ömerü'l-Fârûk gibi ayırd ederler. Çünkü mü'min ferâset sâhibidir, zekîdir, anlayışlıdır. Zîrâ Allah'ın nûru ile bakar o.

Hazret'in buyurduğu gibi nice insanlar var ki, kendilerini bir şey zannetmekde, hep yüksek perdelerden konuşmakda, bilgiçlik taslamakda, halkı hakîr görmekde, azarlamakda, kendilerini büyük görmekde, böbürlenip durmakdalar. Niceleri de var ki, kendilerini hakîr görmekde, câhil addetmekde, hiçliklerinden dem vurmakdalar. Bu iki zümre arasında tam bir zıdlık hüküm sürmekde, kendilerini beğenenler hakîkatde esfel-i sâfilînde, kendilerini hakîr görenler ise hakîkatde a'lâ-yı illiyyîndedirler.  

Bakma nâdân olana husrev u hâkân ise de
Kıl nazar ehl-i dile hâk ile yeksân ise de
Listeye geri dön