12 Temmuz 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Bilenler bilir, Tarîk-i Nakşibendiyye'den ârif-i billah vâsıl-ı ilallah Seyyid Şefîk Efendi Hazretleri varmış, tekkelerin açık olduğu devirde Eyüp'de bir dergâhın şeyhi imiş. Tekkeler kapandıkdan sonra da irşâdında sohbet ve vaazlarıyla devâm etmiş. Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, bu zât-ı akdesi çok sever, ona çok hürmet eder, fırsat buldukça da bendegânıyla berâber ziyâretine giderlermiş. Yine böyle yanında dervîşleriyle Hazret'i ziyârete gitdiklerinde, Şefîk Efendi Hazretleri buyurmuşlar ki, "Muzaffer, bunlar mı senin dervîşlerin, sen mi bunların dervîşisin". Efendi Hazretleri Şefîk Efendi'nin nüktesini anlayıp tebessüm buyurmuşlar. Yeri geldikçe bu hâdiseyi anlatırlar ve yine tebessüm buyururlardı.
Efendi Hazretleri, bendegânıyla arasına mesâfe koymaz, büyüklük taslamaz, onlara emir vermez, baskı yapmaz, tam aksine onlarla şakalaşır, onlara arkadaşları gibi davranırdı. Öyle ki, yeni bir dervîş bile, onun yanında konuşma cesâreti bulur, fikrini rahatça beyân eder yâhud derdini anlatırdı. Bunun iki sebebi var. Birincisi Efendi Hazretlerinin tekellüfü, merâsimi hiç sevmemesi, her şeyden çok muhabbete kıymet vermesidir. İkincisi, ki burada bizim için mühim olan budur, kimseyi ürkütmemek, herkesi hoş tutmak, herkesin gönlünü almak içindir. Zîrâ insanlar, hep hoş tutulmak isterler, en küçük bir kaş çatma, yâhud ufak bir tenkid, yâhud azarlama, hemen yüzgeri etmelerine sebeb olur. Mürşidin vazîfesi, insanları doğru yola getirmekdir ama iş bununla bitmez. Asıl maharet doğru yola getirdiklerini sonuna kadar o yolda, aynı istikâmetde tutmakdır. Kâmil mürşid, bunun için ne lâzım gelirse yapabilen kişidir. Zîrâ niceleri nefsine ağır gelen bir tavırdan dolayı, mürşidden ayrılmış, bu da onun felâketine sebeb olmuşdur. İşte bu yüzden, Efendi Hazretleri edebe mugâyir hareket edenleri dahi müsâmaha ile karşılar, kabahatleri örter, kendisine karşı yapılan saygısızlıkları da görmezden gelirdi. Mürşidlik vazîfesi olarak mutlakâ îkâzda bulunması gerekdiği zamanlarda, îkâzını şahsın yüzüne karşı yapmaz, ortaya konuşurladı. Efendi Hazretlerinin bu sabrı ve tahammülü sâyesindedir ki pek çok nâkıs kişiler, dervîşliğin hakkını veremeseler de, yoldan çıkmakdan, dalâlete düşmekden kurtulmuşlardır. Görmüyor musunuz, küçük bir çocuk doktora gitdiğinde, doktor ona şeker verir, çikolata verir, şakalar yapar, hattâ onun her türlü nazına, kaprisine de katlanır. Yoksa çocuğu tedâvî etmek mümkün olmaz. Kâmil bir mürşid hâzik bir doktor, pek çok dervîş de çocuk gibidir.
İşte Seyyid Şefîk Efendi Hazretlerinin "Bunlar mı senin dervîşlerin, sen mi bunların dervîşisin" sözündeki nükte budur.