5 Kasım 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Öyle şeyh olmakla, oldum demekle olmaz. Mutlakâ bizim Peygamberimizin onun diplomasında imzâsı olması lâzımdır. Yaa, öyle olması lâzım.
Birisi riyâzat yapdı, çalışdı tasavvuda, okudu okudu halîfe oldu. Şeyhi onun eline bir mektûb verdi, dedi ki, "Oğlum, sen halîfemsin benim, halîfem oldun ama ben utanırım icâzetin üzerine imzâ koymaya. Çünkü senin büyük mürşidin, benim mürşidim hayatdadır, filanca şehirde, git oraya bu mektûbu götür, diplomanı da al. Altına bir imzâ koysun. Ayıp olmasın, hayâtda çünkü" dedi. Edeb bakımından.
Tarîkat-ı aliyye demek yani tarîkat demek âdâb demek, edeb demek yani.
Hava soğukdu, sulu kar yağıyor. Üç fersahlık yoldu, seksen kilometre yani. Bir adam yol yürürse, günde yirmi beş kilometre filan yürümesi lâzım, üç günde oraya vâsıl olabilirdi. İstanbul'a yakın bir yer, Silivri yani. O yürüdü gitdi. Ve şeyhi yani büyük şeyhini buldu. Buldu bir odada, bir han odasında. Kapıyı açdı bakdı ki böyle sobayı yakmış, sobanın elinde elini böyle kurutuyor, kollarını.
Şimdi burada var o. Sünnet-i Resûl. Havayla kurutuyorlar ya burada, o sünnetdir bizde, müslümanlarda. Bir ateşin üzerine ellerini tutarlar böyle bu şekilde havlusuz kuruturlar. Selâm verdi, "Efendim ben" dedi, meselâ "Muzaffer Efendi'nin yanından geliyorum, bu mektûbu size gönderdi". Mektûbun içerisinde diploma var, icâzet var yani. Aldı mektûbu şeyh, okumadı hiç, sobanın içine atdı. Mektûb yandı. "Eyvah! Deli gâliba bu adam" dedi. "Namaz kıldın mı?" dedi. "Kılmadım". Dedi, "Haydi namaz kılalım beraber" ve namaz kıldılar. Akşam oldu, akşam namazını da kıldılar. Yemek yediler. Yatsıyı da kıldılar. "Yatalım şimdi" dedi ve yatdılar.
Şimdi, o bizim diploma sâhibi görüyor rüyâsında, Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ashâbıyla orada duruyor. Büyük şeyh çıkdı Huzûr-ı Peygamberî'ye, dedi, "Yâ Resûlallah, benim yetiştirdiğim bir adam var, halîfe yapdım kendime, şeyh ilân etdik onu, siz onun diplomasına imzâ koymuşdunuz. O da şimdi birini yetiştirmiş, o da buraya gelmiş diplomasıyla beraber, imzâ istiyor diplomanın altına. Ne diyorsunuz?". Yani emriniz var mı ki buna icâzet verelim yani. Yoksa vermeyeceğiz. Efendimiz dedi ki, "Mâdem ki siz lâyık gördünüz, biz lâyık görürüz, veririz imzâ".
Dürtdü onu, "Kalk haydi kalk! Gördün ya işte" dedi, "sâhib-i şerîatdan san aizin aldık yani senin diplomana imzâ koydu. Sen kağıtdan imzâ istiyordun yalnız, biz sana sâhibinden aldık". Sonra elini sokdu sobanın içerisine, çıkardı oradan icâzeti, imzâyı koydu. "Haydi üzülme, bunu da al yanına" dedi. "Bir çay demle de içelim" dedi sonra.
Hikâyenin sonunda Efendi Hazretleri hikâyedeki şeyhin ağzından "Oğlum bir çay demle de içelim" der demez sohbetin yapıldığı mekândaki hizmetlilerin çay ikram etmek üzere içeri girmeleri üzerine, orada bulunan Amerikalılar hayretler içinde kalmışlar ve kendilerini tutamayıp hem gülmüş hem de alkışlamışlardı. Efendi Hazretlerinin buna benzer kerâmetleri sayılamayacak kadar çokdur.