8 Mayıs 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin Amerika'daki sohbetlerinden birinde birisi gelip, "Benim bir ihtiyâcım var, lutfen benim için duâ edin" deyince, Efendi Hazretleri "kısmetse olur" buyurdular. Bunu duyan başka birisi, "Öyleyse niye duâ ediyoruz" deyince Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Kısmetse olurun manâsı şu. Eğer kısmet değilse, Allah bana unutdurur ben duâ edemem. Kısmetse hatırıma getirir, duâ ederim. Türkiye'de bir çok hocaefendiler vardır, bu duâ meselesini ve şefâat meselesini anlayamamışlardır. Hem de koca âlimler yani. Kocaman âlimler yani.
Size bir hikâye anlatayım şimdi. Bir şeyh efendi vardı, gelirâtı yokdu tekkesinin. Borca alıp yediriyordu fukarâya. Verdiğini veriyor, veremediğini veremiyor filan. Bu hâlde, bu şekilde geçinirlerdi. Sonra o şeyh hastalandı, rahatsız oldu. Alacaklılar başına toplandılar. Dediler, "Sen ölüyorsun, senin üzerinde hukûk-ı ibâd var, bu hukûk-ı ibâdı infâz et, ver bizim hakkımızı" dediler. O dedi ki onlara, "Allah bana versin ki ben size vereyim. Ben vermeyeceğim diye niyet etmedim sizin paranızı. Var da vermiyorum değil. Ama versin vereyim". "Mâdem ki veremeyecekdin, sen niye bizim malımızı aldın" dediler. Şeyh dedi ki, "Aldım ama ben kendim yemedim ki. Fukarây ayedirdim". "Biz hakkımızı istiyoruz" diye feryâd etdiler. "Oturun, oturun, gitmeyin, belki Allah gönderir bir tarafdan" dedi. "Böyle oturursak bizim dükkanlarımız, tezgahlarımız kapanır. İşden de oluyoruz" dediler. "Siz sabredin biraz Allah gönderecek, hakkınızı alırsınız" dedi şeyh. O aralık oradan bir çocuk geçiyor, helva satıyor, başında helvalar var. Şeyh kalkdı, pencereden o çocuğa seslendi, "Dur dur evlâdım, kaça veriyorsun helvaları?". "Tânesi bir lira" dedi çocuk. Karşıda meydanda da çocuklar oyun oynuyorlardı, dedi, "çocukları çağırın, gelsinler, bu helvaların hepsini dağıtın onlara, parasını ben vereceğim". Buradan tüccarlar dediler, "Mâdem ki paran var helvaları almaya, bizim paramızı niye vermiyorsun?". "Yâhu bende para yok" dedi, "parayı getirmek için yapacağım ben bu işi". Çocuklar yağma etdiler helvaları. O helvacı çocuğun tezgahı boş kaldı, hiç helva kalmadı üzerinde. Dedi, "Haydi amca benim paramı ver de gideyim ben" dedi. "Benim param yok" dedi şeyh. "E peki benim helvalaramın parası ne olacak?". "Vallahi yok" dedi şeyh, "Allah versin, vereyim sana". "Ben öyle şey dinlemem" dedi çocuk, "Allah verecek merecek. ben paramı isterim, ille de paramı istiyorum" diye bağırıyor ve ağlamaya başladı. "Çünkü bu helvalar benim değil, ustanın helvası bu, ben onu satıyorum, parayı götürüp ustaya vereceğim ben, bu parayı ustaya vermezsem eğer, usta beni döver" dedi. Nasıl ağlamaya başladı çocuk ama nasıl ağlıyor! Ağladı, bağırdı, ağladı. Tüccarlar kalkdılar, şeyhin üzerine yürüdüler, "Utanmaz herif! Çocuğu da ağlatdın" dediler. "Durun durun şimdi para gelecek" dedi. O aralık bir de bakdılar ki, saraydan bir çavuş elinde bir torba altınla geldi ve şeyhin önüne koydu. Ve o torbanın ağzını açdı şeyh dedi o tüccarlara, "Kaç para alacağınız varsa alın o paraları" dedi. Çocuğun da parasını verdi. Ve tüccarlara dedi ki, "Eğer bu çocuğun ağlaması olmasaydı bu para gelmezdi" dedi.
Onun murâdını koparmak için benim öyle ağlamam lâzım. Ya o öyle ağlayacak, ya ben ağlayacağım. İkimizden biri ağlayacak ki istediğimizi alalım.
www.muzafferozak.com