15 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Kitapçı İbrâhim Efendi'ye Saatçi Hoca derlerdi. Antika bir adamdı. Pek bir şey satmazdı. Meselâ camekana kitapları yığmışdır. Gelir kitaplara bakarsın, "Hocaefendi, şu kitap kaç para?" dersin. Meselâ "Beş lira" der. Beş lirayı uzatır, "Çıkar o kitabı ver" dersin, "Kardeşlerinin yanından ayrılmasın" der vermez. "Yâhu beş lira dedin ya, al işte beş lira" dersin. O yine "Hayır, olmaz öyle şey, kardeşlerinin yanından ayrılmasın" der ve satmaya kıyamaz.
İbrâhim Efendi, bir akşam beni çağırdı ve "Dükkânı satıyorum alır mısın?" dedi. "Alırım, ne kadar istiyorsun? dedim. "Yedi bin lira ver" dedi. Ben "Beş bin lira veririm" dedim. O "Yedi bin liradan aşağı olmaz" dedi. Velhâsıl anlaşamadık, iş omadı. O akşam Çarşı yandı, o arada onun dükkânı da yandı. Sabahleyin geldi, manzarayı görünce tabii çok üzüldü. "Akşam sana dükkânı beş bin liraya vermedim şimdi beş yüz lira ver hepsini al" dedi. Onun dükkânını Ali Bey ile berâber aldık. Yanmış olan kitaplardan işe yarayanları kuruttuk, cildlettirdik, yine piyasaya arz ettik.