Kıyâmetin Hakîkati

Cenâb-ı Mevlânâ bir sohbetlerinde buyuruyorlar ki :

"يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌۚ". Kıyâmetin alâmeti, ak yüzlünün kara yüzlüden fark olmasıdır. O'nun güneş yüzünün vücûduyla, kara yüzlü ve ak yüzlü zâhir olduğundan, Peygamber'in vücûdu kıyametdir ve o aklık ve karalık enbiyâ ile hakîkî mü'minlerin nazarındadır. Evet, vücûd-ı Peygamber, kıyâmetdir. Zîrâ yârın kıyametde her ne olacak ise, onlar bugün cümlesini peşin olarak görürler. Onlar gaflet perdesini yırtmış olduklarından nazarlarından bir şey mestûr değildir. O umûmî olan kıyâmete, şunun için kıyâmet derler ki, kâfirlerin penâhı ve makâmı olan dünyâ kalmayınca, şübhesiz onların gaflet perdeleri yırtılmış olur ve kendilerinin kara yüzlülüklerini açıkça görürler. Kıyâmet ve Hudâvend-i Hudâ'nın acâibâtı gâib değildir, göz önündedir ve şah damardan daha yakındır. Onun müşâhedesine mâni' olan ancak gaflet perdesidir. Her kim gaflet perdesinin dışına çıkarsa, onun kıyâmeti kopmuş demekdir. Nitekim kim ölürse onun kıyâmeti kopar denilmişdir. Her kim sıfat-ı beşeriyyetden ve kâfir nefsin tabîatından öldü ve yok oldu ise, onun kıyâmeti kopmuş ve zâhir olmuşdur. Demek ki kıyâmet gaflet perdesinden ve benlikden dışarı çıkmakdır ve âfitâb-ı cemâl-i bâ-kemâli müşâhede etmekdir. Bu yüzden Nebî aleyhisselâmın vücûdu kıyâmetdir. Her kim O'nun vücûduyla beraber kıyâmete muntazır ola ve kıyâmeti O'nun gayri bile, o kimse şaşıdır, çarpık görüşlüdür, biri iki görür, vahdetden uzakdır, bîgânedir. O kıyâmet dahi ancak bu cemâl ve sûret ve rûşenâlık olacakdır, bunun gayri olmayacakdır. Evvel ve âhir bir olur. Her bir sûretden ancak o bir sır zâhir olup yüz gösterir ve âkıbet mahremi kendine çekip, bîgâneyi uzaklaştırır. Hakk kıyâmete "Gün" lakabını verdi. Zirâ günün kırmızısı ve sarısı cemali gösterir. Bu yüzden "gün"ün hakîkati evliyânın sırrıdır. Gün onların güneşlerine nazaran gölge gibidir. Nâmahrem, mahremden ve kalb nakidden ve tortu safdan ayrılmak için âlemin vücûdu cûşiş içindedir ve sır gözüyle bakdığın vakit, her birisi kendi aslına dönmek için cümle âlemin bu gûşiş ve cûşiş içinde olduğunu görürsün.

Âgâh ol! Tayyibât, tayyibât tarafına gelir, habisler için de habisler vardır. Hakikât budur ki, acı acılara mülhak olur. Batıl söz ve çirkin amel ehl-i Hakk'a karîn olur mu hiç! Sen cehennemin cüz'ü olursan, cehenneme mülhak olursun. Çünkü cüz' kendi küllü cânibinde karâr eder. Eğer sen cennetin cüz'ü olursan, senin yaşayışın cennetden pâyidâr olur. 

Allah ile senin arandaki perde senin nazarındır. Öyle mücâhede et ki, perde yırtılsın, cümle mevcûdâtdan Allah görünsün.  

Hakk ile aramızdaki tarîk ıyânımızın noksânından başka bir şey değildir. Hakk ile aramızdaki perde de, uykusu ağır gözümüzden başka bir şey değildir.

"Mûtû kable en temûtu" sırrını fehm eyleyen

Haşr u neşri gördü bunda nefha-i sûr olmadan