8 Temmuz 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Yahyâ Kemâl'in "Koca Mustâpaşa" şiirinde pek güzel tasvîr edilmiş olan İstanbul'un bu kadîm semti, ismini Koca Mustafa Paşa Cami-i Şerîfi ve Külliyesinden almışdır. Şehrin merkezinden oldukça uzak olan bu semt, Bizans döneminde oldukça tenhâ, bağlık bostanlık bir yer imiş. Osmanlı döneminde semtin gelişmesi ve buradaki nüfûsun artması da bu külliye sâyesinde olmuşdur. Bizans döneminde kilise ve manastır olarak kullanılan yapıların üzerinde kurulmuş olan bu külliye, Osmanlıların metrûk kilise ve manastırları câmiye çevirme politikası gereğince Sadrazam Koca Mustafa Paşa tarafından yaptırılmışdır. İlk inşâsında câmi, medrese, hamam, imâret ve dergâhdan müteşekkil olan bu külliyeye, sonradan bir takım ilâveler de yapılmışdır. Veliyyüddin Efendi'nin yaptırdığı muvakkithâne, Dârüssaâde Ağası Beşir Ağa'nın yaptırdığı çeşme, Rıfat Paşa ve Hacı Emine Hanım tarafından yaptırılan sebiller külliyeye sonradan ilâve edilen yapılardır. İnşaatı 1486 senesinde tamamlanan külliyenin masrafları için gerek İstanbul'dan gerek İstanbul hâricinde çok sayıda arazî ve dükkân vakfedilmişdir.
Koca Mustafa Paşa Külliyesi, şehrin merkezinden uzak olmasına rağmen, zamanla çok önemli bir merkeze dönüşmüşdür. Bunun iki ana sebebi vardır. Birincisi bu külliyenin içindeki dergâhdır. Bu dergâh, Tarîk-i Halvetiyyenin bir kolu olan Tarîk-i Sünbüliyye'nin âsitânesi yani merkez tekkesidir. Burada ilk postnişîn olan zât Çelebi Halîfe lakabıyla tanınan Şeyh Cemâleddîn Halvetî Hazretleridir. Çelebi Halîfe'nin bir hac seferinde Hakk'a yürümesi üzerine posta halîfesi Sünbül Sinân Velî Hazretleri geçmişdir. Bu iki zât uzun yıllar İstanbul halkını irşâd ve tenvîr eden büyük mürşidlerimizdendir. Bu iki büyük mürşidin İstanbul'daki ilk Halvetî şeyhleri olmaları sebebiyle bu dergâh, bütün Halvetî tekkelerinin merkez kabûl ettiği ve bütün diğer ehl-i tarîkin de hürmet ve itibar ettiği bir yer olmuşdur.
Sünbül Sinân Velî Hazretlerinin burada bulunan türbe-i şerîfi de İstanbul'da en çok ziyâret edilen türbelerden biridir. Bu dergâhın meşâyihi ve müntesibleri asırlar boyu İstanbul halkına çok büyük hizmetlerde bulunmuşlar, maddî manevî bir çok derdlere derman olmuşlardır. Bu dergâhdan nice mûsıkîşinâslar, nice zâkirler, nice mürşidler yetişmişdir. Mübârek gecelerde câmi şerefelerinde kandil yakma âdeti de ilk defa bu dergâhın postnişîni Necmeddin Hasan Efendi tarafından tatbîk edilmiş ve bu âdet İstanbul'daki diğer camilere buradan yayılmışdır.

Külliyenin çok rağbet görmesinin diğer sebebi de, halk arasında "Çifte Sultânlar" diye anılan ve Peygamberimizin torunu Şehîd-i Kerbelâ Hazret-i Hüseyin Efendimizin kızları ya da torunları olduğu rivâyet edilen iki hanımın kabirlerinin burada olduğuna inanılmasıdır. İşte bu yüzden burası İstanbul'daki müslüman ahâlînin ve bilhassa Ehl-i Beyt sevdâlılarının dâimî ziyâretgâhı olmuş, bâhusûs Muharrem aylarında ve aşr-ı muharremde bütün turuk-i aliyye mensûblarının toplanarak, hatimler, mevlidler ve mersiyeler okuduğu, zikirler yapdığı, Şühedâ-yı Kerbelâ'nın ervâh-ı tayyibeleri için halka su ve aşûre dağıtılan bir merkez hâline gelmişdir.
Evliyâ Çelebi, meşhûr Seyahatnâmesinde buradan bahsederken "duâların kabûl olduğu bir yerdir" der ve sebebini de şöyle îzâh eder :
Cânib-i erba'asında Mesleme ve Ebâ Eyyûb ve Hârûnu'r-Reşîd asrında Alina nâm kıral-ı la'înin elinden nice bin sahâbe-i kirâm ve sahâbîzâdeler şehîd oldukda bu câmi'in haremi etrâfında medfûnlardır kim bu câmi'de olan rûhâniyyet (başka) bir câmi'de yokdur.
Burası, ehlullahın İstanbul'da makâm ittihâz ettiği üç mühim yerden biridir. Bu üç yerden biri Mekke-i Mükerreme'ye ve Ka`betullah'a remz olan Fâtih Câmi-i Şerîfi, diğeri Medîne-i Münevvere'ye ve Mescid-i Nebî'ye remz olan Eyüp Sultan, üçüncüsü de Kerbelâ'ya muâdil tutulan Koca Mustafa Paşa Câmi-i Şerîfidir. İstanbul'da duâların kabûl olduğu yerlerin başında da bu üç makâm gelir.
Yukarıdaki fotoğrafın sol tarafında görülen Çifte Sultanların türbesi açıkdır, dikdörtgen şeklindedir, kâgir bir kâide üzerine oturtulmuş madeni şebekeler ve soğan kubbe biçiminde bir kafesden meydana gelmişdir. Tepe noktasında "Maşaallah" ibâresi bulunan madeni bir alem vardır. Şebekenin etrafında kuşak şeklinde yerleştirilen sekiz levhada Vakanüvis Mehmed Esad Efendi tarafından inşâd edilen sekiz beyitlik bir manzûme vardır. Meşhûr talik üstâdı hattat Yesârîzade tarafından yazılan bu manzûme şöyledir :
Bu meşhed kim ziyâretgâh-ı erbâb-ı muhabbetdir
Gubâr-ı anberîni kuhl-i erbâb-i basîretdir
Kafes yâhû tehîdir sanma etrâfında bu câyın
Müşebbek âşiyân-ı tûtiyân-ı bâğ-ı cennetdir
Veren feyz ü şeref bu gülistân-ı cennet-âsâya
İki gül-gonca-i gül-nahl-i gülzâr-ı siyâddetdir
Şehîd-i Kerbelâ Sultân Hüseyn2in duhterânından
İki sultân medfûn olduğu bunda rivâyetdir
Bu câye ihtirâmı Gâzî Hân Mahmûd-i Adlî'nin
Delîl-i yümn ü tevfîk ü se'âdetdir kerâmetdir
Bu câ-yı pâki tezyîn etmeden ol kutb-i devrânın
Murâdı hânedân-ı mefhar-i kevneyne hürmetdir
O hâkân-ı kerâmet-şân ü 'ârif şâh-ı âgâhın
Bu hizmetde muvaffak olduğu bî-rayb ü minnetdir
Ola sad-sâl ma'mûr ü mu'ammer taht-ı âlîde
Vücûd-i lâzımü'l-mevcûdu Mevlâ'ya emânetdir
Koca Mustafa Paşa Külliyesi'nin hazîresi, hem içinde medfûn olan meşhûr zevât hem de mezar taşlarının sanat değeri bakımından İstanbul'daki hazireler içinde ayrı bir yere sâhibdir. Meselâ meşhûr hattâtımız Hâfız Osman Efendi bu hazîrede medfûndur.
Külliyedeki en dikkat çekici eserlerden biri de kuşların insanlar tarafından rahatsız edilmeden rahatça su içebilmeleri için tasarlanmış olan Kuş Çeşmesi'dir. Bütünüyle beyaz mermerden mamul olan bu çeşmenin üst hizasında bir bilezikle son bulan silindir gövdenin üstüne, insanların erişemeyeceği bir yüksekliğe yuvarlak yalak yerleştirilmiş, bunun ortasına da çeşitli musluklarla donatılmış olan, yarım daire bir tepelikle son bulan, silindir gövdeli çeşme oturtulmuştur. Kitabesi bulunmayan bu çeşmenin hangi tarihte kimin tarafından vakfedilmiş olduğu tespit edilememişdir.
Şu fetih vak'ası yâ Rab! Ne büyük mu'cizedir!
Her tecellîsini nakletmek uzundur bir bir
Bir tecellîsi fakat rûhu saatlerce sarar
Koca Mustâpaşa var câmii var semti de var
Elli yıl geçtiği günlerde büyük mu'cizeden
Hakk'dan ilhâm ile bir gün o güzel semte giden
Rum vezîr eski manastırda ederken secde
Kalbi çok dolduran îmân ile gelmiş vecde
Onu tek Tanrısının ma'bedi etmiş de hayâl
Vakfedip her neye mâlikse bütün mâl ü menâl
Bir fetih câmii yapmak dilemiş islâma
Sebeb olmuş bu eser yâd edilir bir nâma