2 Şubat 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Önceki yazımızda konuşma orucundan bahsetmiş ve bu orucun yeme-içme orucundan çok daha zor olduğunu söylemişdik. Konuşmadan değil bütün bir gün boyunca, bir saat bile durmak çok zordur. Pek az insan, böyle bir zorluğa katlanabilir. İsteyen herkes bunu hemen kendisinde deneyip görebilir. Bu ağır oruca dayanamayanlar için konuşma orucunun daha hafif çeşitleri de vardır. Şöyle ki;
- Dili yalandan, iftirâdan korumak : Bizim için en basit ve en temel dil orucu budur. Zîrâ müslüman yalan söylemez. Yalan nifak alâmetidir. Doğru konuşmak îmânın bir gereğidir.
- Dili çirkin ve fâhiş sözlerden korumak : Bu da nisbeten kolay bir oruçdur. İnsan biraz gayret ve dikkat ederse, dilini çirkin ve fâhiş sözler söylemekden yani insanı iğrendirecek, gönlünü bulandıracak, şehevî arzuları tahrîk edecek sözlerden dilini koruyabilir.
- Dili küfürden korumak : Bu, yukarıdakilere nisbeten daha zor bir dil orucudur. Zîrâ küfür ve hakâretler ekseriyâ kızgınlık ânında söylenir. Gadabına yenik düşen bir kişinin diline hâkim olması mümkün değildir. Ancak gerçek erler gadaba yenik düşmezler.
- Dili incitici sözlerden korumak : Bu da oldukça zor bir dil orucudur. Zîrâ çoğumuz söylediklerimizin muhâtabımızı üzebileceğini ve incitebileceğini pek düşünmeden konuşuruz. İnsanları üzecek, onları rahatsız edecek sözlerden, ağır konuşmakdan kaçınmak ve derdimizi kimseyi üzmeyecek, kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde anlatmak için, çok dikkatli olmamız ve sözü düşünerek, kelimeleri seçerek konuşmamız lâzımdır.
- Dili gıybetden, gammazlıkdan, nemmamlıkdan korumak : Bu, dil oruçlarının en zorlarındandır. Nitekim hacısı, hocası, âlimi, câhili, küçüğü, büyüğü, yaşlısı, genci, hemen hemen hiç kimse dilini gıybetden, adam çekiştirmekden koruyamamakdadır. Bunun da sebebi, bütün insanlarda az ya da çok mevcûd olan hased, buğz, kîn gibi nefsânî sıfatlardır. Bundan kurtulmak için, büyük bir mücâdele vererek nefsi tezkiye etmek lâzımdır.
- Dili bilmediklerimizi söylemekden korumak : Bu da nisbeten zor bir dil orucudur. Zîrâ insan, bilmediği konularda konuşmaya bayılır. Halbuki insanın bilmediği konularda susması, emîn olmadığı hususlarda da pek konuşmaması ya da çok ihtiyatlı konuşması gerekir. Nitekim İmâm Ali kerremallahu vecheh Efendimiz, "Tam bilmediğin şey hakkında pek konuşma, bilmediğin şey hakkında ise hiç konuşma" buyurmuşlardır.
- Dili lüzumsuz, mâlâyani konuşmalardan korumak : Bu daha da zor bir dil orucudur. Zîrâ konuşmalarımızın çoğu fuzûlî konuşmalardır. Çoğu insanın konuşmalarından lüzumsuz kısımları atarsak geriye pek bir şey kalmaz. Bu lüzumsuz konuşmalar mahzursuz gibi görünür ama aslında çok mahzurludur. Lüzumsuz konuşan kimse, hem muhâtabını gereksiz yere meşgûl etmiş olu hem de onun da aynı lüzumsuzlukda bir cevap vermesine sebeb olmuş olur.
- Dili bildiklerimizi söylemekden korumak : Bu da çok zor bir dil orucudur. Zîrâ bilgi sâhibi olan kişiler, bildiklerini göstermek isterler. Halbuki her bilgi herkese verilmez. Her doğru her yerde söylenmez. İmâm Ali kerremallahu vecheh Efendimiz, "Bilmediğin hususda sakın konuşma hattâ bildiğin her şeyi de söyleme" buyurmuşlardır.
- Dili çok konuşmakdan korumak : Bu da zor bir işdir. Çünkü bir çok kişi bilgisine güvenerek konuşma hastalığına mübtelâ olmuşdur. Halbuki kerâmet lafın çok olmasında değildir, sözün tesirli olmasındadır. Çok lafla çok şey anlatılmış olmaz. Çok laf, muhâtabı sıkar, dikkatini dağıtır, kafasını karıştırır. Az ve öz konuşmak her zaman çok daha tesirlidir. Kısacası sözün kısası makbûldür.
- Sır tutmak : En zor dil oruçlarından biri de budur. Zîrâ insan, kendisine tevdi edilen sırları söylemeye çok meyillidir. İnsan bunu, bazen düşmanını zor duruma düşürmek ya da kızdığı, sevmediği bir kimseyi rezîl etmek için yapar. Sırrı fâş eden kişi, bazen de bunu kendisine bir menfaat temin etmek için ya da kendisinin ne kadar önemli bir insan olduğunu göstermek için yapar.
Şunu da özellikle belirtmemiz gerekir ki, bizim burada konuşma dediğimiz şey, yalnızca ağızdan çıkan söz ve ifâdelerden ibâret değildir, hem yazılı hem çizili hem de görüntülü her türlü beyânı ve yayını da kapsar.
İnsânın selâmeti diline sâhib olmasındadır.