29 Aralık 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Mesnevî-i Şerîf'de geçen şu mesel çok meşhûrdur. Bir fili getirip karanlık bir yere koymuşlar. Orada ne olduğunu bilmeyen, daha önce hiç fil görmemiş bir takım insanlara da içeri girip fili tarif etmelerini söylemişler. Herkes filin bir tarafına dokunmuş ve kendisine göre bir tarif yapmış, Birisi filin hortumunu tutmuş, su oluğuna benziyor demiş. Birisi, kulağına dokunmuş, bu hayvan yelpazeye benziyor demiş. Filin ayağını sıvazlayan kişi, bu bir sütuna benziyor demiş. Birisi de filin sırtını ellemiş, bu hayvan tahta benziyor demiş.
Bu hikâye, pek çok şeye teşmîl edilebilir. Meselâ derin bir hakîkat, büyük bir insan, yâhud mühim bir hâdise veyâ büyük bir müessese, hikâyedeki file benzetilebilir. Sathî görüşleriyle bunları anladıklarını zanneden kimseler de hikâyedeki adamlara benzerler. Zîrâ dar görüşlü kimseler, hep satıhda kalır, meselenin yâhud şahsın yâhud da hâdisenin bir tarafını ele alır, hükmünü ona göre verir ve fenâ hâlde yanılırlar. Yanılmakdan da öte gülünç durumlara düşerler ama bunun farkına bile varmazlar.
Dar görüşlüler, mutaassıblar, peşin hükümlüler, ne İslâm'ı anlamışlardır, ne de Kur`ân'ı, ne Peygamber-i zî-şânı tanımışlardır, ne de büyük insanları, evliyâullahı, ne yüksek hakîkatleri idrâk edebilmişlerdir ne de mühim hâdiseleri. Daha da fenâsı, tıpkı el yordamıyla fili anlamaya çalışan adamlar gibi, kulakdan dolma bilgileriyle, kıt akıllarıyla, dar kafalarıyla, anladım, bildim, öğrendim zannetmişlerdir. İş bununla bitse yine iyi. Bir de bilgiçlik yaparak yarım-yamalak bildiklerini, yalan-yanlış anladıklarını başkalarına satıyorlar ki bu daha da büyük bir felâket. Gençler ne bilsin, karşılarında bilgiçlik yapan birisini görünce hemen kulak kesiliyorlar ve fili körün tarifiyle öğrendiklerini zannediyorlar. İçler acısı bir hâl.
Meselâ birisi çıkıyor Mevlânâ için şâir diyor. Bir başkası çıkıyor, Hazret-i Mevlânâ'yı yerden yere vuruyor, Mesnevî'de yakışıksız hikâyeler var filan diyor. Bir başkası çıkıyor, İmam-ı Gazâlî'yi tenkid ediyor, eserindeki hadislerin kaynağı belli değil filan diyor. Beyinsizin biri çıkıyor, Şeyhü'l-Ekber Hazretlerine hakâret ediyor, şeyhü'l-ekfer diyor. Ahmağın biri çıkıyor, İslâm'da aşk yokdur diyor, aşk-ı ilâhîyi inkâr ediyor. Echelin biri çıkıyor, mûsıkî harâmdır diyor. Sersemin biri çıkıyor, minâre bidatdir diyor. Eblehin biri çıkıyor, diş dolgusu gusle mânidir diyor, milletin dolgularını sökdürüyor. Hâsılı, göz kör olunca, güneş bile görülmüyor.
Hâne-i muzlimde merbût idi fil
Gelmiş idi Hind'den bî-kâl ü kıyl
Halk anı seyr etmek içün ser-be-ser
Hep o muzlim-hâneye 'azm etdiler
Çünki zulmetden görünmez cümle kes
Etdiler a'zâsını dest ile mes
Biri hortumun tutup dedi hemân
Oldu bu hayvan misal-i nâv-dan
Biri etdi gûş-i fili çünki mes
Bildi fili mirhevâ resminde bes
Biri oldu pâyine dest-âşinâ
Dedi gûyâ bir sütûn-i hoş-nümâ
Biri filin arkasına sürdü el
Dedi benzer fil tahta fi'l-mesel
Böyle böyle herkes itdi vasf-ı hâl
Kıldı fili vehmi mikdârı hayâl
Oldu manzardan sühanlar muhtelif
Biri dal itdi lakap biri elif
Herkese bir şem' olaydı zîb-i kef
İhtilâf-ı kavl olurdu ber-taraf