17 Şubat 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Hüccetü'l-İslâm İmâm-ı Gazâlî Hazretleri el-Munkızu Mine'-d-Dalâl nâmındaki eserinde, bildikleriyle âmil olmayan, ahlâkı bozuk, kötü gidişli âlimlerin, halkın îmânını zaafa uğratdığından bahseder ve bu hastalığın tedâvisi için üç tavsiyede bulunur. Buyurur ki:
Birinci tedâvi şekli : Halka demelisin ki haram yediğini zannetdiğin âlimin o haramı bilmesi, senin şarap ve faizin hattâ gıybetin, yalanın, koğuculuğun haram olduğunu bilmen gibidir. Sen bildiğin halde bu haramları işlersin. Bu suçları işlemen, bunların haram olduğuna îmân etmediğinden değildir. Ancak nefsinin arzusuna karşı gelememişsindir ve o suçu işlemişsindir. Âlimin arzusu da senin arzun gibidir, onu yenmişdir. Onun senden farkı, başka bir çok meselelere vâkıf olmasıdır. Bu işlediğini gördüğün günahdan dolayı onu fazlaca muaheze etmene sebeb olmamalıdır.Tıbba inanan birçok kimseler vardır ki, tabîb kendisini men etdiği hâlde, meyva yemekden, soğuk su içmekden kendisini alamaz. Onun bu fiilleri, meyvanın ve soğuk suyun zararını kabûl etmediğine, yâhud tıb ilmine inanmadığına delâlet etmez. İşte âlimlerden sâdır olan, yolsuz hareketler de böyle telakkî edilmelidir.
İkinci tedâvî şekli : Câhil halka şöyle demelidir. "Âlim, ilminin âhiretde kendisi için şefâatçi olacağını kabûl ediyor. Zannediyor ki, ilim onu kurtaracak, ona şefâat edecekdir. Bu sebeble ilminin üstünlüğüne güvenerek ihmâlkâr davranıyor. İhtimâl ki, ilmi aleyhine bir delîl olarak kullanılacakdır. Fakat kendisi lehine olacağını câiz görüyor. Bu da mümkündür. O, ameli terkediyor, ilmine güveniyor. Fakat sen, ey câhil, ona bakıp ameli terkedersen, ilmin de olmadığı için, kötü amelin sebebiyle helâk olursun. Sana şefâat edecek bir şeyin de yokdur.
Üçüncü tedâvi şekli : En doğru tedâvî şekli budur. Hakîkî âlim günâhı ancak yanılarak yapar ve günâh işlemekde ısrar etmez. Hakîkî ilim, günâhın öldürücü bir zehir olduğunu, âhiretin dünyâsından iyi olduğunu bildirir. Bunu bilen bir kimse, iyiyi kötü ile değişmez. İlmin bu meziyeti birçok kimselerin meşgûl oldukları çeşit çeşit ilimlerle hâsıl olmaz. Bunun için o gibi ilimler sâhiblerinin günâh işlemek husûsundaki cüretlerini artırır. Fakat hakîkî ilim, sâhibinde Allah korkusunu uyandırır ve artırır. Bu korku, kendisiyle günâh arasına girer. Ancak yanılarak günâh sayılan bazı hareketlerde bulunabilir. İnsanlar bu gibi hatâlardan kurtulamazlar. Bu, îmânın zayıflığına delâlet etmez. Mü'min böyle hatâlara düşebilir ama sonra tövbe eder. Günah işlemekde ısrâr etmez.
Bugün de ilmiyle âmil olmayan pek çok âlim vardır. Özleriyle sözleri birbirini tutmaz. Bunlar halkı dînden soğuturlar. Zâten ekseriyetle zayıf olan, taklîdî olan îmân daha da zayıflar, kaybolmaya yüz tutar. Bu gibi hocalar için bizde darb-ı meseller bile vardır. Meselâ "Hocanın dediğini yap, yapdığını yapma" deriz. Yâhud "Halka verir talkını, kendi yutar salkımı" deriz. İşte Hazret-i İmâm'ın bu tavsiyeleri, halkın itikadını zayıflatan, sözüyle fiili birbirini tutmayan bu kabîl hocaların kötü tesirlerini bertaraf etmenin yollarını göstermekdedir.