25 Haziran 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri anlatmışlardı :
Sofu, bakmış karşı köyde bir kavim, sakız ağacına tapıyorlarmış. Sofu, "bugün ben ne iş yapayım, ne iş yapayım, gideyim şu Allah'a şirk koşdukları sakız ağacını keseyim" demiş. Sonra gitmiş. Omuzunda baltası, altında merkebi yolda giderken, karşısına bir adam çıkmış, "Dur! Nereye gidiyorsun, böyle baltalı maltalı filan?" diye sormuş. "Şu karşıda bir kavim var, Allah'a şirk koşuyorlar, müşrik, sakız ağacına tapıyorlar, te'abbüd ediyorlar, o ağacı keseceğim ben, onların ilâh dediğini keseceğim ve yakacağım onu yâhud da parayla satacağım, görsün pezevenkler, Allah mı değil mi" demiş sofu. "Sen onu yapamazsın" demiş o adam. "Aaa niye yapamıyor muşum? Balta var bende" demiş sofu. "Sende balta var ama ben seni bırakmam, müsaade etmem" demiş o adam. Sofu "Sen kimsin ulan!" diye çıkışınca, "Ben Şeytanım" demiş. "Hangi şeytan?". "Hani Cenâb-ı Hakk buyurdu ya, وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلاَئِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَ فَسَجَدُواْ إِلاَّ إِبْلِيسَ ve iz kulnâ lil melâiketis'cüdû fesecedû illâ iblîs, ha işte illâ iblîs var ya illâ iblis, işte ben o, bendeniz". Sofu fenâ halde sinirlenmiş, "Ne sen mi, seni anasını sattığımını" deyip hayvanından aşağı atlamış, yakaladığı gibi Şeytan'ı yere çalmış, vurmuş, gırtlağına baltayı dayamış. Şeytan demiş ki, "Hiç boşuna uğraşma, sen beni öldüremezsin. Çünkü Cenâb-ı Hakk, yerin göğün sâhibi, bilinen ve bilinmeyen âlemlerin mâliki, hallâkı olan Hazret-i Allah bana ilâ yevmü'l-hıyn, hıyne kadar yani kıyâmet gününe kadar bana müsâade etdi. Sen beni öldüremezsin. Sonra ondan da vazgeç sen" demiş. Hâlâ dediğini diyor altdan o. İnadçı köpek. "Kesme onu". Niye kesmeyeyim?" demiş sofu. "Yâhu sen kesme, nene lâzım. Bırak canım, senden doğru adam kalmadı mı? Allah dileseydi onları helâk etmez miydi?". "Ederdi". "E öyleyse sana mı kaldı helâk meselesi? Sen Allah'dan daha mı kuvvetlisin? Ne işin var baltayla, satırla dolaşıyorsun. Bırak, pezevenk tapsın ağacına, karışma, sen kendine bak, kendini düzelt bakalım" demiş Şeytan. "Allah Allah fesübhânallah! Gideceğim" demiş sofu. "Sen gidemezsin, beni de öldüremezsin kıyâmet gününe kadar, ben sana bilirim sonra ne yapacağımı. Gel seninle bir pazarlık yapalım" demiş Şeytan. "Sen günde kaç para kazanıyorsun?". Sofuya soruyor şimdi Şeytan. Para meselesi ortaya çıkınca, Allah ile araya perde girmiş. Çok mühimdir para meselesi. Para meselesi çok mühim. Ne put o, biliyor musun?".
"Peki ne olacak?" demiş sofu. Ama sofu Şeytan'ın üstünde duruyor. "Ne olacak?". "Kaç para kazanıyorsun?". O gün aldığı parayı bugüne göre tesbit edelim şimdi. Meselâ, "Yirmi lira, yirmi beş lira, bilemedin elli lira kazanıyorum ben" demiş sofu. "Günde elli lirayla ne alabilirsin sen, Allah cezânı vermesin senin. Simitle doyamazsın, simidin tânesi yirmi lira. zerinde de susamı yok. Yirmi liraya simit satıyorlar, üzerinde susamı yok. Susamını almışlar. Şimdi sen bu işden vazgeç, ben sana her gün iki altın lira vereceğim". Altın ne yapıyor biliyor musun? Yirmi beşden elli bin. Sofu bir durmuş böyle, "Bir daha söyle" demiş. "Sen günde elli lira kazanıyorsun, elli lirayla, simitle çoluk çocuk besleyemezsin. Sende güç kuvvet de yokdur, yarın ihtiyarlayacaksın, üç beş kuruş bir yerde olmazsa sürünürsün sonra, sürüm sürüm. Gözün kör olasıca! Onun için elli lirayla geçinemezsin, ben sana iki altın vereceğim günde, her gün iki altın. Ne yapar bugünkü parayla biliyor musun sofu efendi?", "Ne yapar?", "Yirmi beşden elli bin lira. Yersin, içersin, yatarsın, tesbîh edersin, namaz kılarsın, alnın secdede çürür, Allah sana iki kanat takar, sırat köprüsünden uçarsın karşı tarafa doğru. Sen bırak böyle şeylerle uğraşma, ağaç mağaç kesmekle, nene lâzım". "Ulan yalan söylüyorsun" demiş sofu Şeytan'a. "Yalan söylemiyorum" demiş Şeytan, yemîn etmiş, "Vallahi getiririm" demiş, "altın ne olmuş benim için. Ben bu altın çıkalıdan beri milletin anasını ağlatdım" demiş Şeytan. "Ben bu altın çıkalıdan beri milletin anasını ağlatdım, çok adamın dînini, îmânını, ırzını, nâmûsunu aldım" demiş. "Altın yâhud para için çok adamın ırzını, iffetini, nâmûsunu aldım". "Söz?", "Söz". "Yâhu hiç aklın yok senin!" demiş Şeytan, "Ben de seni akıllı bir adam zannediyorum sana iki altın veriyorum. Eğer bu parayı ben sana getirmezsem, balta senin omuzunda, döner gelirsin ve ağacı kesersin" demiş, "daha ötesi yok ki bunun. Allah Allah! Yalan söylüyor diye bana iftira ediyorsun". "Peki öyleyse, söz, söz". Dönmüşler. Sabahleyin sofu kaldırmış yatağı, iki tane altın çil çil duruyor. Yepyeni, şıkır şıkır böyle. "Ulan vay köpoğlu, yalan söyler bu ama nasıl oldu bu" demiş ve hemen aklına ne geldiyse aldırmış evine. Bacı sultanla su kaynatmışlar evvela, gusül abdesti alalım diye, yemek yiyeceğiz diye. Ondan sonra yemeğe oturmuşlar, kendilerine bir ziyâfet çekmişler. Sabahleyin sofu, yatağı kaldırmış, yok, yastığı kaldırmış yok, yerdeki hasırı kaldırmış, yok, tahtayı sökmüş, yok, "vay anasını satayım, keseyim de görsün pezevenk" diyerek baltayı kapmış giderken gene Şeytan karşılamış. "Ulan hiç konuşma! Yalancı pezevenk! Hani her gün iki altın verecekdin" demiş, bir atlamış Şeytan'ın üzerine, atlamış ama, kayaya çarpmış bu sefer. Sofu kıç üstü yıkılmış. Şeytan o eski Şeytan değil, eskiden arpa kadar, saman kadar geliyormuş, bu sefer Şeytan kuvvetli, sofu saman kadar kalmış. Hemen sofunun üzerine düşmüş Şeytan. "Ulan senin îmânını alayım mı şimdi" demiş, "îmânını alayım mı, he!". Sofu demiş ki, "Aman vazgeçdim, ne para istiyorum, ne ağacı keseceğim, sana bir soru soracağım. Bu sorunun cevâbını verirsen buradan kalkıp ayrılalım gidelim". "Nedir o?". "Evvelsi günü ben seni yere bir saman çöpü gibi vurdum, gırtlağına baltayı dayadım, sen beni parayla kandırdın filan. Bugün ise sen beni aynı duruma düşürdün. Ben saman çöpü gibiyim, sen bir kaya gibi geldin. Nedir bunun sırrı?". "Senin hiç aklın yok mu?" demiş Şeytan, "sen iki gün evvel buraya gelirken, Allah için geliyordun, senin karşına bir şeytan değil, milyonlarca şeytan çıksa, hepsi de böyle mağlûb olurdu. Şimdi senin bu gelişin Allah için değil ki, para için. Parayı alsaydın gelmeyecekdin. Onun için sen bu hâle düşdün, sen şeytanlaşdın".
www.muzafferozak.com