Kullara Hangi Gözle Bakıyoruz?

19 Eylül 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Riya

Büyük mürşidlerimizden Niyâzî Mısrî Hazretleri buyuruyorlar ki :

Bin altmış yedi senesi Rebiulâhir sonlarında bir gün, kulların çokluğunu fakat âbidlerin azlığını, zâhidlerin nâdir olduğunu, âriflerden Allah'a karîb olanların azdan az olduğunu, çoğunluğu fâsıkların, âsîlerin ve kâfirlerin teşkil etdiğini ve bana göre bunların Allah'ın rahmetinden uzak bulunduğunu düşünüyor ve kendi kendime diyordum ki : "Acaba bu çoğunluğun hâli ne olacak? Biz iyi biliyoruz ki Yüce Allah erhame'r-râhimîndir". Bu sırrın, Allah tarafından açılması için kalbimin burçlarında dolaşıyordum. Birden bana iki kanatlı büyük bir kapı açıldı. Kanatlarından birine şöyle yazılmışdı : "Bu, dünyânın sırrıdır". Ötekine de, "Bu, âhiretin sırrıdır" yazılı idi. Kapının hemen ardında güzel yüzlü, mütenâsib endamlı, yüzünün nûrundan güneşin utandığı bir genç gördüm. Bana dedi ki, "Sana dünyâ ve âhiretin sırrı açıldı. Üzerindeki beşeri elbiseyi ve izâfî varlığı at, kapıdan içeri gir. Acâib bir şey göreceksin ve sana ledünnî ilimler açılacak, Yüce Allah'a yakın ve uzak olanı bilecek ve derdlerden kurtulacaksın". 

Beşeriyyet elbisesini çıkardım ve kapıdan içeri girdim. Bana nûrânî bir elbise giydirdiler. Bir de bakdım ki ilmim, anlayışım, kulağım, gözüm, bütün iç ve dış duyularım, başka bir ilme, başka bir anlayışa, başka bir kulağa, başka bir göze inkilâb etdi. Günüm, "يَوْمَ تُبَدَّلُ الْاَرْضُ غَيْرَ الْاَرْضِ وَالسَّمٰوَاتُ وَبَرَزُوا لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ" oldu ve  "كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُۜ" âyetinin manâsı ortaya çıkdı. Bildim ki Rabbimin bana giydirdiği elbise, hakkânî varlıkdır. Sonra o hâlimle yaratılmışlara bakdım. Gördüm ki benim zannımda âbid, zâhid, veliyyullah olanların çoğu Allah'dan ve O'nun rahmetinden uzakdır. Onlarla Allah arasında riyâdan, süm'adan, ucubdan, nefsini temize çıkarmadan, kibirden, insanlar hakkında Allah'a kötü zan taşımakdan, yâhud da zâhiren kendinden aşağı olana hakâret gözüyle bakmakdan meydana gelen bir perde vardır. Halbuki kendisi iyi yapdığını sanıyor. Ve zannımda fâsık, âsî, riyâkâr, sapkın, bidatçi, mülhid, zındık olanların çoğunu da Allah'a yakın, Allah'ın dostu, O'nun sevgilisi gördüm. Bunlar, kalblerinde bulunan üzüntü, zillet, hulûs, Allah'ı bilme, kendi nefsi ve diğer kullar hakkında Allah'a iyi zan besleme, herkese tevâzu gösterme gibi sebeblerden bir sebeble Allah'a yaklaşmışlardı. Ve gördüm ki uzaklaştırıcı sebeblerin en kuvvetlisi kibir ve şöhret, Allah'a yaklaştırıcı sebeblerin en kuvvetlisi de tevâzu ve mahviyyetdir. Aslında yakınlık ve uzaklık varlığı olmayan mevhûm şeylerdir ya.
Sonra bana, "Benim velîlerim, benim kubbelerim altındadır, onları benden başka kimse bilmez" kudsî hadîsinin sırrı açıldı. Allahu Teâlâ'nın örtüsüyle kubbelerinin altında gizli olan velîleri kimse bilmez. Bunları ancak izâfî varlığı atanlar bilirler. Peygamber aleyhisselam Efendimiz buyurmuşdur ki, "Varlığın öyle bir günahdır ki onunla hiçbir günah mukayese edilmez".

Sonra hakkânî vücûda büründüm ve öylece ikinci defa halka bakdım. Bu defa bütün mahlûkâtı Yüce Allah'a yakın gördüm. Gözüm önceki bakışında aldanmış olduğundan üzüntü içerisinde bana döndü. İmâm-ı Şâtıbî bu müşâhede makâmında şu beyti söylemiş :

Bütün insanlar mevlâ sayılır çünkü
Allah'ın kazâsına göre iş yapıyorlar

Listeye geri dön