10 Aralık 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Bazı ahmaklar var, Kur`ân'ı Hazret-i Muhammed sallallahu aleyhi vesellem Resûl-i Ekrem'in yazdığını zannediyorlar, sakın ha o itikadda bulunma, sakın ha! Kur`ân'ın vâzı'ı Hazret-i Allah'dır. Resûl-i Ekrem ağızdan söylemiş fakat Allah O'nun kalb-i münevverine, kalb-i mukaddesine Kur`ân'ı inzâl etmişdir yâhud Cebrâil'le âyetlerini indirmişdir Peygamber'e. Peygamber, Allah'dan aldığını bize bildirmişdir, bize bildirmek üzere Allah'dan ne aldıysa. Her şeyi bildirmemiş, kulların bilmesi lâzım gelen şeyleri bildirmiş. Meselâ kendisi buyuruyorlar ki, sallallahu aleyhi vesellem, "Benim bildiğimi siz bilseniz, benim gördüğümü siz görseniz, dünyâda gülmezsiniz, gülemezsiniz" diyor. Ama taraf-ı sübhâniyyeden kullara ne lâzımsa Resûl-i Ekrem vazîfesini tamâmen yerine getirmişdir ve Kur`ân-ı Kerîm ikmâl olunmuşdur. Zâhiri, bâtını, evveli, âhiri Kur`ân'da cem' olmuş, "وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ velâ ratbin velâ yâbisin illâ fî kitâbin mübîn", yaş ve kuru ne ararsan Kur`ân'da mevcûddur ama bilenedir, bilene söyler.
Bundan evvelki haftalarımızda gene söylemişdik, mütakkîlere söyler yani takvâ sâhibi kişilere söyler. Takvânın daha bir yüksek mevkii var, o da ehl-i verâ. Verâ sâhiblerine söyler Kur`ân-ı Kerîm. Herkese söylemez. Alır bakar, anlayamaz. Hattâ içinizde okuyanlar, görenler, bak dikkat buyurunuz, bir defa okur, bir daha okur, bir daha okur, on defa hatmeder Kur`ân'ı, on birincide bir hakâyıka rastgelir, durur üzerinde, "yâhu ben bunu hiç okumadım mı?" diye.
Hattâ tefsîr yazan bir arkadaş vardı da, o zâta ben bir âyet-i kerîme okudum, dedim ki, "Bu âyete sen ne ma'nâ verdin" dedim, bir durdu böyle, "Yâhu ben bu âyeti hiç okumadım mı, tefsîr etmedim mi" dedi. Halbuki tefsîri bitirmiş idi.
Hangi kalb Hakk korkusu ile atıyorsa, Allah korkusu varsa, haşyetullah ile kalb doluysa, o kalbe söyler Kur`ân, herkese söylemez. Söylemez herkese. Yüz kamyon kitâb okusa, yedi sekiz fakülteyi bitirse, gene Kur`ân'ı alsa, anlamaz bir şey, bakar koyar yerine. Söylemez bir şey. Onun Allah'a kurbiyyeti, takvâsı kadar söyler yani. Söylemez değil söyler ama bu kadar.
Efendi Hazretlerinin, "Peygamber, bize bildirmek üzere Allah'dan ne aldıysa onları bildirmişdir, her şeyi bildirmemişdir, kulların bilmesi lâzım gelen şeyleri bildirmişdir" sözünün Kur`ân'daki delîli, Sûre-i Nahl'deki, "وَاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ" âyet-i kerîmesidir. Âyetin meâli şudur : "Sana da bu Kur`ân'ı indirdik ki kendileri için indirileni insanlara açık seçik anlatasın ve böylece onlar da tefekkür edeler". Âyet-i kerîmedeki "مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ mâ nüzzile ileyhim" tabiri, Kur`ân'ın kulların bilmesi lâzım gelen şeylere tahsîs edildiğini ve dolayısıyla Peygamberimize gelen vahyin bundan ibâret olmadığını göstermekdedir.
www.muzafferozak.com