Kur`ân-ı Kerîm Bir Katresi Yedi Denize Bedel Olan Bir Marifet Deryâsıdır

22 Mayıs 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Kur`ân'ın her sûresi, her âyeti, her kelimesi, her harfi, mübârekdir ve yücedir. Kur`ân'ın her bir sûresinin, her bir âyetinin, her bir kelimesinin, her bir harfinin altında nice bin ma'nâlar vardır. Bu ma'nâlar ehline ve ittikâ sâhibi olanlara söyler. Kullardan kim ehl-i ittikâ ise yani takvâ sâhibi, Allah'dan korkan her kimse, bu sûreler, bu âyetler, bu kelimeler, bu harfler bu sırları onlara söyler. Yazılan tefsîrlerle Kur`ân-ı Kerîm'in ma'nâsı bitmiş demek değildir. 
Endülüs'de, Endülüs'ün neresi olduğunu biliyorsunuz değil mi? Yani İberik Yarımadasında, İspanya'da müslümanlar sekiz yüz sene pâyidâr oldular. Orada Kur`ân-ı Kerîm'e bin cild tefsîr yazdılar, beş yüz cild tefsîr yazdılar. On cildlik olanı sekiz cildlik olanı da ayrı. Onlarla dahî Kur`ân'ın ma'nâsı bitmemişdir. Herkes ihtiyâcına göre ve iz'ânı, irfânı, îmânı mikdârı onlardan nasîb almışdır. Çünkü sen bırak Kur`ân-ı Kerîm'in tamâmının tefsîrini, hattâ bir sûresinin tefsîrini, bir âyetinin tefsîrini yapmak için bile bütün canlılar kâtib olsa, ağaçlar kalem olsa, semâvât ve ard defter olsa, denizler deryâlar mürekkeb olsa, kalemler kırılır, kâtibler yorulur, kağıtlar biter, mürekkebler tükenir ama kelimetullaha nihâyet olmaz. Bu söylediğim sözü, Sûre-i Kehf'in nihâyetinde okuyabilirsin. 
Efendi Hazretleri Kur`ân-ı Kerîm'i anlamanın nelere bağlı olduğunu da şöyle beyân buyurdular :
Anlamakdan anlamaya fark var. Sen ben Kur`ân'ı okuruz, bir şey anlamayız. Birisi "bismillahirrahmânirrahîm"in "be"sini okur, cildlerce kitâb yazar. Anlamaya bağlı bir şeydir. Kur`ân'ı anlamak için Allah'la arayı hoş etmeli. Bunun başı da evvelâ Hakk'dan ittikâ, sonra da muhabbetdir. İttikâ olanda muhabbet olur, muhabbet olanda ittikâ olur. İkisi birbirinden ayrılmaz, etle tırnak gibidir. Müttakîlerin başı da Hazret-i Fahr-i Risâlet Hazret-i Muhammed Mustafâ'dır, sallallahu aleyhi vesellem. Onun için kendisine "İmâmü'l-Etkiyâ" demişlerdir. Peygamber'in bir esmâsı da "İmâmü'l-Etkiyâ"dır. Yani Peygamberimiz, "Müttakîlerin İmâmı"dır, sallallahu aleyhi vesellem. 
Kalbde ittikâ olmayınca Kur`ân söylemez. Bu neye benzer bilir misin? Bir adam semâya bakıyor, güneşe bakıyor, güneşi bir baklava tepsisi kadar görüyor. Bu onun görüşüne göredir ama güneş o kadar değil, dünyâdan bir milyon bilmem kaç yüz bin defa daha büyükdür. Ama o, güneşi baklava tepsisi kadar görüyor. Onun görüşü o. İşte Kur`ân'a bakan da "Acabâ kitâb bu mudur?" der, öyle zanneder. Halbuki yanına sokulsa, içine girse, o öyle bir marifet deryâsıdır ki, o marifet deryâsının bir katresi yedi denize bedeldir. Yani onun bir katresi, yedi denizden de okyanuslardan da yücedir.
Cümle eflâk-i derûn âfâk sehâbın zâil et
Nûr-i şemsin ma'kesiyle 'aksede bedr-i füyûz
Tîğ-i tevhîd ile mahv-ı sırfa ermek ibtidâ
Zât sıfât ifnâsıdır zât feyzine nezr-i füyûz
Yirmi yedi menzili geç hem-nişîn-i vahdet ol
Bahş ola inzâl-i Leyletü'l-Kadr-i füyûz

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön