14 Aralık 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bir hutbelerinde Sûre-i Feth'in sonundaki "مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانًاۘ س۪يمَاهُمْ ف۪ي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِۜ" âyet-i kerîmesini okudukdan sonra, buyurdular ki :
Yüzleri nûr-i İslâm ile münevver olan, kalbleri Hazret-i Allah'a îmân, O'nun Resûlüne gönül vermekle nûrlanan, Allah'ı sevenler! Hazret-i Muhammed aleyhi's-salâtü ve's-selâmın nübüvvetini kabûl edip, O'nu canından, malından, rütbesinden, her şeyinden ziyâde severek, îmânını kemâle erdiren, kıyâmet gününe inanan, Hakk'ın cennetine tâlib, rızâsına râgıb, cemâline âşık olanlar!
Okuduğum âyet-i kerîme, dâll bi işâretihî ile, dört halîfe hakkındadır, okuduğum âyet-i kerîme. "Vellezîne", şol kimse ki, "ma'ahû", "ma'a", Peygamber'le berâber, "hû", o, Ebûbekir Sıddîk. "Eşiddâi 'ale'l-küffâri", Ömer. "Ruhemâu beynehüm", aralarında en merhametlisi Osman ibn Affân. "Terâhüm rükke'an sücceden yebtegûne fadlan minallahi ve rıdvânâ, sîmâhüm fî vücûhihim min eseri's-sücûd", İmâm-ı Ali kerremallahu vecheh.
Okuduğum âyet-i kerîme Sûre-i Fetih'de. Dört halîfe, yani Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellemin dört halîfesi hakkında Cenâb-ı Hakk'ın medh ü senâsı. Sudan halk olunmuşlar, insan olarak büyümüşler, sonra o kadar Allahu Teâlâ Hazretlerinin emirlerine itâat ve O'na muhabbet, Resûlullah'a öyle itâat etmişler ki, Allah, ahkâmı eskimeyen Kur`ân-ı Kerîminde bunları medh ü senâ etmiş, bu zevât-ı âlî-kadri. Bundan daha büyük bir lutuf olamaz.
Sen de böyle yaparsan, yani Allah'a teslîmiyyet ve Resûlullah'a itâat. Çünkü Resûlullah'a itâat, Allah'a itâatdır. Resûlullah'a ihânet, Allah'a ihânetdir. Resûlullah'a muhabbet, Allah'a muhabbetdir. Sen de Resûl-i Ekrem'e muhabbet edersen, itâat edersen ve O'nun yoluna baş koyarsan, sen de böyle Kur`ân'daki bu medh ü senâya lâyık olursun. Çünkü bu rütbeler açık, bekliyor, sâhiblerini bekliyor. Kıyâmet gününe kadar bu rütbelerin sâhibleri gelecekdir.
Hattâ Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem, "Ümmetimin evveli mi âhiri mi hayırlı bilinmez, yağmur gibidir" diyor. "Ümmetim yağmur gibi" buyuruyor. Gene ashâbına demiş ki, "Benim kardeşlerime selâm söyleyin" demiş. Ashâb-ı kirâm rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn hazerâtı da demişler ki, "Yâ Resûlallah biz senin kardeşlerin değil miyiz?". "Hayır" demiş, "Siz benim ashâbımsınız, arkadaşlarımsınız. Benim kardeşlerim, sizden sonra gelecek, beni görmeden bana âşık olacaklar, bana îmân edecekler. Onlar benim kardeşlerimdir". Bize de iltifat buyurmuş. Kardeşlik makâmına lâyık görmüş.
Gene Allah Kur`ân-ı Kerîminde, gene bizim kardeş olduğumuzu, ne yapmış, âyetiyle isbât etmiş. "اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ inneme'l-mü'minûne ihvetün", bütün mü'minler yani "Lâilâheillallah Muhammedü'r-Resûlullah" diyenler hepsi kardeşdir diyor Cenâb-ı Hakk, ilân etmiş, Sûre-i Hucurât'da. Öyleyse ashâbla, tâbiîn, tebe-i tâbiîn ve ilâ yevmü'l-kıyâm, "Lâilâheillallah Muhammedü'r-Resûlullah" diyenler kardeşdirler.
www.muzafferozak.com