Kur`ân-ı Kerîm'in Ma'nâsına Nihâyet Yokdur

23 Aralık 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri hutbelerinden birinde buyurdular ki :
Azîz, nezîh müslümanlar! Birkaç haftadan beri, aynı sûre-i celîlenin aynı âyet-i hakîmesi üzerinde durmakdayız, ondan bahsetmekdeyiz. Böyle birkaç haftayla değil, bir kaç seneyle de değil, yani kıyâmet gününe kadar anlatılsa, bir âyetinin dahi ma'nâsının ikmâline ihtimâl yokdur. Hattâ bütün diller müfessir olsa, bütün kollar da kâtib olsa, bütün ağaçlar da kalme olsa, denizler mürekkep, karalar ve havalar kağıt olsa, bunların hepsi tükenir, kâtibler yorulur, diller yorulur, kalemler kırılır, mürekkeple rtükenir fakat Allah'ın kelimâtına nihâyet olmaz. Çünkü bu Kur`ân'dır, Allah'ın kitâbıdır, Allah'ın sözüdür. 
Bu mübârek kitâbı, Allahu Teâlâ Hazretleri, Cibrîl-i Emîn vâsıtasıyla, resûller resûlü Hazret-i Peygamber'e, Muhammed Mustafâ'ya, bizim peygamberimize, son peygambere, Allah kendi sevgilisine, bu âlemin hilkatine sebeb olan Hazret-i Muhammed'e indirmişdir. Fakat insanların kaplarının aldığı kadar, insanların zihinlerinin yetdiği kadar söylenebilir. Yoksa zâhirde bir ma'nâsı, bâtında yetmiş ma'nâsı vardır, o da bilenler için, insanlar için verilmişdir bu. Belki yedi milyon ma'nâsı var, yedi milyar ma'nâsı vardır. Hattâ her harfinin, her kelimesinin, her harekesinin dahi ma'nâları ayrı ayrıdır. 
Meselâ Sûre-i Rahmân'da bulunan, "فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ fe bi eyyi âlâi rabbikümâ tükezzibân" âyeti aynı sûrede kaç tâne tekerrür eder. Hepsinin ma'nâsı ayrı ayrıdır. Kelimât bir olduğu hâlde. Zâhir ma'nâsında böyle, bâtın ma'nâsı bambaşka bir şey. Allah bizi zâhirine erdirdi, inşâallah bâtınına da erdirir. Bâtınla ilgilenenler, hak bâtınla, Allah'la araları iyi olanlar, bu bâtın ma'nâsından zevk duyarlar, Hakk Teâlâ onların kalblerine bunu ilhâm eder, bu zevki, bu lezzeti, bu kokuyu onlara koklatır, bu zevki onlara tattırır. İlimde rusüh bulanlar, ilimde yükselenler.
İlim yalnız kitâb okumakla değildir. Dâimâ söyleriz. İlim Allah'ı bilmekledir. İlim Allah'ı bilmekle olur. İlim Allah'ı tanımakla olur. İlim Allah'a îmân etmekle olur. Allah'ı bilmek de Allah ile olur. Allah kendini bildirmeyince kul Allah'ı bilemez. İlmen işitir, varlığını kabûl eder fakat bilemez. Hakk Teâla kendisini bildirirse kullarına, o, her yerde, her şeyde, her mahlûkâtda Hakk'ın kudret ve kuvvetini, evvelâ mahlûkdan evvel onda görür, sonra mahlûku görür.  Kimisi mahlûku görür Allah'ın anlar, kimisi Hakk'ın kudretini görür mahlûku anlar.
Ledünnî 'ilmidir bil 'ilm-i râsih
Bulur andan on iki 'ilmi nâsih
'Anasırdan müşâheddir o mutlak
Bilir misin nedir ol rûh-ı nâfih
İzâfet kesb idelden rûh-ı Hakk'a 
Biziz mümtâz u müstesnâ vü şâmih

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön