Kur`ân Mucizesi

18 Kasım 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Elimizde bulunan, Mektûb-i Rabbânî, Allah'ın kitâbı ve kitâbımız olan, bütün kitâbların cem'i, yani yüz suhuf, üç kitâb, büyük kitâb, biri Tevrat, biri Zebûr, biri İncil, bunların cem'i olan, hepsini cem' etmiş Kur`ân-ı Mübîn, hepsinin özü, hak ve hakîkat olan Kur`ân-ı Kerîm, taraf-ı ilâhîden Habîb-i Hudâ, Şefî'-i Rûz-i Cezâ, Hazret-i Muhammed Mustafâ'ya, Peygamberimize, taraf-ı ilâhîden yani Allah tarafından nâzil olmuşdur. Yani Kur`ân-ı Kerîm'i Peygamber yazmış değildir. Kur`ân'ın sâhibi, mâliki Allah'dır. 
Peygamberimiz mektebe gitmemiş, hoca görmemişdir. Yani Peygamberimiz dünyâ mektebi, dünyâ hocası görmemişdir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem Allah mektebinde okumuş, muallimi Allah'dır, Celle Celâlûhû Hazretleri. Kur`ân-ı Mübîn'i ve Kitâb-ı Kerîm'i âyet âyet, lâzım oldukça, kâfirlerin inkârı müddetince, onların inkârını reddederek âyât u beyyinât zuhûr etmiş, yirmi üç senede ikmâl olmuşdur. Peygamberimize âyet âyet nâzil olmuşdur Kur`ân-ı Kerîm. 
Ne bir harf fazladır, ne bir harf eksikdir. Ne bir âyeti fazla, ne bir âyeti eksikdir. Hiç bir dînin kitâbı bu kadar sıhhatli değildir. Tevrat, Hazret-i Mûsâ'ya nâzil olmuş fakat kendi kavmi Tevrat'ı tahrîf etmişlerdir. İncil, Hazret-i Îsâ'ya nâzil olmuş, Îsâ aleyhisselâmın kavmi, İncil'i tahrîf etmişlerdir. İbâdetleri tahrîf etmişlerdir, ibâdetlerde reform yapmışlardır ve uydurma âyetler koymuşlardır içerisine, İncil'in ve Tevrat'ın. Zebûr kezâ böyle, diğer suhuflar da. Cümle kitâbların esahhı ve sahîhi olan, zübdesi, Kur`ân'la berâber nâzil olmuşdur. Onun için bir adam Kur`ân-ı Kerîm'i okursa dört kitâbı okumuş gibi, yüz suhufu tilâvet etmiş gibi Allah ona ecir ve sevâb verir. 
Allahu Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri, diğer kavimlere, onlara inzâl etdiği kitâbların hıfzını onlara vermiş idi, onlar, bu şekilde kitâblarını ihânet uğratdılar, ibâdetlerini ihânete uğratdılar. Kur`ân'ın hıfzı ve muhâfazası Allahu Zü'l-Celâl Hazretlerinin üzerindedir. Kimse bir tarafında bir âyetini tahrîf edemez, değiştiremez. Ve sûresinden en kısa bir sûresinin mislini, bütün beşer birbirine yardımcı olsa, şâiri, fesîhi, belîği, âlimi birbirlerine yardımcı olsa, hattâ hattâ görünmeyen kuvvetler de yani cinler de onlara yardımcı olsa, Kur`ân-ı Kerîm'in sûrelerinden en kısa bir sûresinin mislini getiremezler. Peygamber-i Zîşân Efendimiz zamânında getirememişler, Kur`ân fermân okumuşdur, kıyâmet gününe kadar bir mislini getiremeyeceklerdir.
Onun için Cenâb-ı Hakk Kur`ân-ı Kerîm'de, Sûre-i Bakara'da, "وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪ۖ وَادْعُوا شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ve in küntüm fî raybin mimmâ nezzelnâ 'alâ 'abdinâ fe'tû bi sûretin mim mislih, ved'û şühedâeküm min dûnillahi in küntüm sâdıkîn". Abd-i hâssıma indirdiğim Kur`ân'ı, Muhammed aleyhissalâtü vesselâm yazdı diyorsanız, ey şâirler, ey fesîhler, ey belîğler, ey âlimler, siz de onun bir sûresinin mislini getiriniz bakalım, siz de insansınız. Hattâ birbirinize yardımcı olunuz, bütün ulemâ biraraya gelsin, bütün şâirler biraraya toplansın, hattâ cinler de toplansın biraraya gelsinler, en kısa sûresinden bir mislini getiriniz. "فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا fe in lem tef'alû ve len tef'âlû", bu emre karşılık hiç birisi getiremediler. Meselâ asâsına dayanarak kırk sekiz saat konuşan bir şâir, Kur`ân'ın sûresinin mislini getiremedi, kırk sekiz saat. 
Çünkü âdetullah budur ki, Hazret-i Mûsâ zamânında sihirbazlık artmış idi, Allah Mûsâ Peygamber'i gönderdi, bir elinde asâsıyla, o asâ sihirbazların yapdığı sihirleri yutdu, ibtâl eyledi. Hazret-i Îsâ aleyhisselâm zamanında doktorluk, tabâbet ilerlemişdi, doktorluk ilerlemişdi, tıb ilerlemişdi, Allah Hazret-i Îsâ'yı gönderdi, mucize olarak ölüleri diriltdi, doktorlar âciz kaldılar. Hazret-i Peygamber zamânında da şâirler vardı, asâsına dayanır, kırk sekiz saat vezinli kâfiyeli söz söylerlerdi. İşte onların dîvânlarından bazıları elimizde bulunmakdadır. Allah Kur`ân'ı gönderince, bu şâirlerin hepsi onun karşısında rükû etmek, secde etmek aczini gösterdiler. Birçokları Kur`ân'a îmân etmediği hâlde, Kur`ân'ın fesâhat ve belâgatına secde etdiler. 
İşte elimizde olan bu kitâb. Kıyâmet gününe kadar hükmü cârîdir ve bâkîdir. İnanan da inanmayan da hükmü altındadır. Çünkü her yerde Allah'ın dediği olur, her yerde Allah'ın istediği olur. Kâfirin küfrü, münkirin inkârı Kur`ân'a zarar vermez. Mü'minin îmânı ve ikrârı da Kur`ân'a bir fâide temîn etmez. Herkes yapdığının mutlakâ cezâsını ve mükâfâtını bulur. Mü'min îmânının, itikâdının semeresini görecek, münkir de, inkârının cezâsını pek yakın bir zamanda tadacakdır. Şekk ve şübheye mahal yokdur. 
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön