11 Şubat 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
![]() |
Sûre-i İsrâ, Âyet 82 |
Ölülere Kur`ân okumakla günâhları affolur mu? Eğer affolursa, Zilâl Sûresi'ndeki "Zerre kadar kötülük yapan karşılığını görecekdir" beyânı yanlış mıdır? Ölülere Kur`ân okunmasının gerekli olduğuna dâir Kur`ân-ı Kerîm'de bir âyet var mıdır? Ölüye Kur`ân okumakla ölüye ne şekilde bir fayda sağlanır? Cehennemlik bir mevtâyı Kur`ân okumakla cennetlik yapmak mümkün ise, ibâdet etmeye ve iyi bir insan olmak için çalışmaya ne lüzûm var?...Efendi Hazretlerinin bu sorulara cevapları şunlardır :
İslâm ölülerine Kur`ân-ı Kerîm okumakla belki günâhları affolunmaz ancak şu var ki, nasıl ki hastahâneye götürülen hediye ile hastanın hastalığı iyi olmasa da hasta o ni'metten faydalanır ve memnûn olursa, ölüler de okunan Kur`ân'ın nûrundan istifâde ederler...Üstelik Kur`ân maddî bir hediyeye benzemez zîrâ bizzat Cenâb-ı Hakk'ın beyân ettiği gibi O, her şeye şifâdır :
Âyet-i kerîmede "Mü'minler için şifâ ve rahmetdir" buyurulduğuna göre, Kur`ân-ı Kerîm, her derde devâ ve her maraza şifâdır. Mü'minlere şifâ ve rahmet olarak gönderilen Kur`ân, yine mü'minlere dünyâda da âhiretde de en büyük yardımcı, şifâ ve rahmet olacağı âşikârdır...
Sûre-i Zilzâl'deki âyet-i kerîmelerde ise, "herkesin yaptığı hayır ve şer, yapana gösterilecekdir" buyurulmaktadır. Bu âyet-i kerîmelerden "o yaptıkları yüzünden mutlakâ azâba girer" diye mücerred bir ma'nâ çıkmaz...İşlediği zerre kadar günâh bile olsa, yaptığı günâh yapana gösterilerek "Bak! Sen bunları yaptın ammâ seni affettim" denecek veyâ "Bak!Sen hayır yaptın ammâ ben kabûl etmedim" de denecekdir...
Mü`minlerin ölülerine okunan Kur`ân-ı Kerîm, yalnız o ölü için okunmaz. O ölüyü kabre getiren cemaate de okunur...Hem o cemaatin göçmüşlerinin âhiret azâblarından kurtulmaları hem de o cemaatin içindeki kalbi ölü olanların necâta ermeleri için okunur...Kabirde okunan Kur`ân-ı Kerîm'den diğer bütün mü`min mevtâları da yararlanırlar ve Kur`ân'ın şifâsına ve rahmetine mazhar olurlar...Kur`ân'ı dinleyerek insâfa gelen âsîler de hidâyete erişirler...
Müslüman ölülerine duânın bir faydası olmasaydı, üzerlerine cenâze namâzı kılmaya ve bu namâzda gerek o mevtâ için ve gerekse daha evvel gelip geçen ehl-i îmân için duâ edilmezdi. Kaldı ki, şu âyeti celîle ile de göçenlere duânın lüzûmu, ehemmiyeti ve fazîleti sâbitdir...
Cenâze namazının Kur`ân'daki delîline gelince...Sûre-i Tevbe'deki "Kâfirlerden ve münâfıklardan ölen bir kimsenin namazınıaslâ kılma!" emr-i sübhânîsi mü`minler için kılınması gereken cenâze namazına işâret eder...Zîrâ bu namaz gerek o mü`min ve gerekse diğer mü`minler için duâdan ibâretdir, mücerred Allah'a kılınan bir namaz değildir. Bu namâzda rükû', secde ve tahiyyât yokdur. Cenâze namazlarında Allah'a münâcât, Resûl-i zî-şâna tevessül ederek o meyyitin af ve mağfiretini Hakk'dan niyâz etmek esasdır. Allah dilerse omeyyiti affeder, dilemezse affetmez. Allah, hükmünde gâlibdir. Şu halde, kılınan cenâze namazında edilen duâların, ölünün mağfiretine sebeb olduğu âyetle sabit olduğuna göre, duâdan efdal olan Kur`ân-ı Kerîm okunmasından fayda umulmazmı? O meyyitin, afv-ı ilâhîye mazhar olacağı ümîd edilmezmi? Bâhusus, meyyitin rûhuna ithâf niyyetiyle Kur`ânokurken, Allah'ı zikrederek zâkirlerden olacağımızdan,okunan âyet-i celîlelerin zikrinden hâsıl olan melâikenin o mevtâhakkında kıyâmete kadar istiğfâr edeceklerini ve o istiğfârlarnetîcesinde o meyyitin rûhunun safâya ereceğini de muhakkak bilmeklâzımdır...Meleklerin istiğfârına işâret eden âyet-i kerîme şudur :
Bu mes'eleyi şöyle bir teşbîh ile de anlatabiliriz : Bir hastanın yarasına sürülen merhem. o yaranın tamâmen iyileşmesine kâfî gelmese de hiç olmazsa o yaradan kaynaklanan ağrı ve sızıları giderir ve hastaya biraz olsun rahat nefes aldırır, değil mi?... Meyyit için okunan Kur`ân'dan da o meyyitin durumuna göre rahmet-i ilâhî tecellî eder. Günâhkârların hesâb gününe kadar azâbları hafifletilir. Cehennemliği mutlakâ cennetlik yapmaz da denilemez. Allah dilerse, cehennemlik bir kulunu cennetlik de yapabilir...
İbâdetler, insânı cennete gönderemez...Günâh ve kabâhatler de cehenneme götüremez...Cennet, fazl-ı ilâhî iledir. Cehennem ise, adâlet-i ilâhînin tecellîsidir...İbâdetler, kulun vazîfesi, yapmakla mükellef olduğu görevlerdir. İbâdetler, insânı hiç bir zaman nârdan âzâd edemez. Nârdan âzâd olabilmek, Allah'ın af ve mağfireti, fazl-ı ilâhiyyesi sâyesinde mümkün olur...
İyi huylu, üstün vasıflı, temiz ahlaklı insân olmak ise, cehennemlik olmadan saâdete erişmekdir. Sâlihlerin ve âbidlerin, belki bizim Kur`ân okumamıza ihtiyaçları bulunmayabilir ancak bizim okuyacağımız Kur`ân ile onları unutmadığımızı, kadirşinas olduğumuzu isbât ve aynı zamanda bizden sonra gelecekleri de iyiliklere davet ve insanlığa icâbet ettirmiş oluruz. Yani onlara : "Ey evladlarımız!...Sizler de böyle iyi insanlar olursanız, sizi de sizin evladlarınız ve sizden sonra gelecek nesiller böyle hayırla, iyilikle ve Kur`ân ile anarlar, sizi de unutmazlar ve hâtıralannızı yaşatırlar" telkîninde bulunmuş oluruz. Hiç bir faydası olmasa bile, hatırlanmak, sevgi ve saygı ile anılmak fenâ mı? Kaldı ki, bu hatırlayış ve anış, zengin ve sıhhatli kimselere hediye göndermemize benzer. Gönderilen hediye o zâtın ihtiyâcını değil, bizim insanlığımızı ve vefâkârlığımızı gösterir...