Kur`ân Okumanın Edebleri

2 Nisan 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

http://schemas.google.com/blogger/2008/kind#post

****

Büyük allâme İmâm-ı Gazâlî rahimehullah Hazretleri Kur`ân-ı Kerîm'i okuma âdâbı hakkında Kimyâ-yı Saâdet isimli eserinde şöyle buyuruyorlar :

Kur'ân-ı Kerim okurken zâhirde altı şeye dikkat etmek lâzımdır :

Birincisi hürmetle okumakdır. Önce abdest almalı, yüzünü kıbelye dönmeli ve edebli bir şekilde oturmalı yani namazda oturur gibi oturmalıdır. 

İkincisi, ağır ağır okumakdır. Yani ma'nâsını düşünerek okumakdır. Çabucak hatmetmek için acele etmemelidir. Bazıları o kadar çabuk okur ki, her gün bir hatim yaparlar. Peygamberimiz, sallallahu aleyhi vesellem, "Kur`ân-ı Kerîm'i üç günden önce okuyup bitiren, ahkâmını anlayamaz" buyurmuşdur. İbn Abbas radıyallahu anh, "İzâ Zülzilet ve El-Kâria sûrelerini yavaşça ve tefekkür ederek okumayı Bakara ve Âl-i İmrân sûrelerini hızlıca okumaya tercîh ederim" demişdir. Hazret-i Âişe, radıyallahu anhâ, Kur`ân-ı Kerîm'i çok hızlı okuyan birini görünce, "Ne susuyor, ne de Kur`ân okuyor" buyurmuşdur. Okuan Arapça bilmese bile yine de ağır okumalıdır. Böylece Kur`ân'a hürmeti gözetmiş olur. 
Üçüncüsü, okurken ağlamakdır. Peygamber Efendimiz, "Kur`ân-ı Kerîm'i okuyunuz ve ağlayınız. Ağlayamazsanız kendinizi zorlayınız. İbn Abbas, "Secde âyeti okuduğunuz zaman secdeye gitmekde acele ediniz ki ağlayasınız. Bir kimsenin gözünden yaş gelmiyorsa, kalbi ağlamalıdır. Peygamberimiz, "Kur`ân-ı Kerîm hüzün ve gam için indirildi, okurken hüzünlü olmaya çalışınız. Kur`ân'daki tehdîdleri ve müjdeleri düşünen ve kendi aczini anlayan kimseyi gaflet kaplamamışsa elbette gamlanır, mahzûn olur.

Dördüncüsü, her âyetin hakkını vererek okumakdır. Peygamberimiz, azâb bildiren âyete gelince Allah'a sığınır, rahmet âyeti gelince, o rahmeti isterdi, tenzîh âyetine gelince tesbîh ederdi, okumaya başlarken eûzü okurdu, okumayı bitirince, "Allahümmerhamnâ bi'l-kur`ân vec'alhü li imâmen ve nûran ve hüden ve rahmeten" deyip sonra da "Yâ Rabbi, ondan unuttuğumu bana hatırlat, ondan bilmediklerimi bana bildir. Gece-gündüz onu okumayı bana nasîb et ve bana delîl ve hüccet eyle" derdi. Secde âyetine gelince secde etmelidir. Secde ederken önce Allahü Ekber deyip, sonra secde etmelidir. Bu secdede, namazın şartlarından olan abdest ve setr-i avrete dikkat etmelidir. Tekbîr ve secde kâfidir. Tahiyyata oturmak yokdur.

Beşincisi, eğer gösteriş endîşesi varsa, yâhud bir başkasının ibâdetini, namazını şaşırtma tehlikesi varsa, yüksek sesle okumamalıdır. Hadis i erifte bildirildi ki: «Yavaş, yani sessizce Kur ân  Kerim okumann sesli okumaya olan üstünlüü, gizli verilen sadakann açkta verilen sadakaya üstünlüü gibidir» O). Bundan emin ise, sesli okuyup, bakalarnn da dinlemekten nasib almalarn salamak daha iyi olur. Hatta o da daha iyi anlar, gayretini daha çok toplar. Hattâ coar, uykusu gider ve uyuyacak olan dierleri de uyanp dinler. Eer bütün bu niyeüer bir araya gelirse, her biri için ayr ayr sevab alr. Eer ^Mushaftan okursa, daha iyidir. Gözler de ibadet etmi olur. Mushafla hatim, yedi "hatim olur. demilerdir. Msr'n baz fakihleri gece vakti mam âfii hazretlerinin huzuruna girdiler ve Mushaf önünde açk buldular. mam afit onlara hitaben, «Fkh ile megul olmak sizi Kur'ân'dan alkoydu. Halbuki ben, yats namazn kldktan sonra Kur'ân' önüme alr* sabaha kadar okurum» dedi.

Peygamber Efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) Ebû Bekir'e (radyallahü anh) urad. Gece namaz klyor ve sessizce  Kur'ftn okuyordu. «Niçin sessiz okuyorsunuz?» buyurdu. «Kimle konuuyorsam, duyuyor», dedi. Hazret-i Ömer'i (radyallahü anh). gördü. Sesli okuyordu. «Niçin yüksek sesle okuyorsun?» buyurdu. sinde de niyet iyi olunca, her ikisi de sevab olur.


Altıncısı, güzel sesle okumaya gayret etmelidir. Peygamber Efendimiz, "Kur'ân- Kerîm'i güzel ses ile süsleyiniz" buyurmuşlardır. Peygamber Efendimizi (sallâllahü aleyhi ve sellem) Ebû Huzeyfe'nin (radyallahü anh) kölesini gördü, güzel sesle Kur'ân- Kerîm okuyordu. Buyurdu ki AUahü Teâlâ'ya hamd olsun ki, ümmetimde böyle bir kimse yaratt ». Ses ne kadar güzel olursa, Kur'ân- Kerim'in kalbdeki te'sirinin çok olmasna sebep^olur. Sünnet olan, tecvid üzere okumaktr. Fakat zamanmzda mevlidhanlann, arkclarn okuduu gibi kelimeler ve harfler arasmda fazla teganni ve name olursa çirkin ve günah olur. Allahü TeftlA'nn kelâmdr ve kadîmdir. Sonradan yaratlm deildir. Allahü Teâlâ'nn sfatdr. Zât ile kaimdir, durmaktadr. Dildi O.N.T. le söylenen ise harflerdir. Evet, dille ate demek kolaydr ve herkes bunu söyleyebilir, ama atein kendisine dayanamaz. Kur'ân- Kerim'in harflerinin ^hakiki manâlar aça vurulsayd, yedi kat gökler ve yer bu tecelliye dayanamazd. Bunun için Allahü Teâlâ, -Eer biz bu Kur'an' bir da bana ndirseydik muhakkak ki onu Allah korkusundan ba emi, parça parça olmu görürdün...» O), buyuruyor. Fakat dillerin ve kalblerin dayanabilmesi için, Kur'ân- Kertm'in güzelliini ve^büyüklüünü harf ekilleri ile örtmülerdir. Onu bu harflerin kisvesine bürüyüp göndermekten baka, gönder* mek olamaz. Bu, harflerin arkasnda büyük bir gerçein bulunma- dm göstermezi Bu una benzer: Hayvanlar sürmek, onlara su vermek ve i yaptrmak, insan sözü ile olamaz. Çünkü hayvan, insan sözünü anlayamaz. Bunun için hayvan sesine yakn sesler bulmular, bu sözlerle hayvanlara hitap etmiler, anlatmlardr. Hayvanlar bu sesleri duyup i yaparlar, fakat faydasn bilmezler. Sabana koulan öküz. topra yumuatr. Ama topra yumuatmann, tarlay sürmenin hikmetinin, faydasnn; havann toprak arama girmesi, su ile birlemesi ve her üçü bir araya gelince, tohumlan besleyip büyütecei olduunu bilmez. nsanlarn çounun, Kur'ân- Kerim'den nasipleri de ses ve görünü mânâsndan fazla deildir. Hattâ bazlar Kur'ân- Kerlm'i yalnz harf ve ses sandlar. Bu büyük bir zaaf ve gevekliktir. Bu, bir kimsenin atein hakikatini a-t-e- harfleri olduunu zannetmesi gibidir. Fakat ate kâda yaklat zaman, onu yakacan ve bu harflerin ise dalma  kâdn üzerinde durup ona hiç te'sir etmediini anlamaz. Her bedenin, her eklin kendine benzeyen bir rûhu olduu gibi; Kur'ân-  Kerim harflerinin mânâs ruh gibi. harfler ise ekil ve suret gibidir. eklin, sûretin erefi rûh sebebiyledir. Harflerin erefli olmasnn sebebi de, mânâlann rûhu, hakikati sebebiyledir. Bunun hepsini böyle bir kitapta anlatmak imkânszdr. 

KNC EDEBt Kur'ân- Kerim okumadan önce bu kelâmn sahibi olan Allahü Teâlâ'nn büyüklüünü kalbinde bulundurmaktr. Kimin kelâmn okuduunu ve nasl tehlikede bulunduunu bilmelidir. Çünkü O buyuruyor: «Ona tam^bir surette temizlenmi olanlardan bakas el süremez» ( ). Mushafn kendisine abdestsiz dokunulmad gibi, Allahü Teâlâ'nn kelâmnn, hakikatini, kalbi kötü ahlâklardan temizlenmemi, hürmet ve tâzim nuru ile süslenmemi  olan anlayamaz. Bunun için Hazret-i îkrime (radyallahü anh) ne zaman Kur'ân- Kerlm'i açsa, kendinden geçer gibi olur ve «Bu benim Rabbimln sözüdür, btf benim Rabbimln sözüdür», derdi. Allahü Teâlâ'nn büyüklüünü bilmeyen, Kur'ân- Kerim'in büyüklü- (1) 51 - Har: 21. (2) 56 - Vâka: 79.180 KMYA-YI SAADET günü anlayamaz. Bu büyüklük ise, Allahü Teâlâ'nn sfatlarn ve ilerini düünmeyince kalbde meydana gelmez. Ar', Kürsî'yi, yedi kat gökleri, yeri ve ikisi arasnda bulunan melekleri, cinleri, insanlar,hayvanlar, böcekleri, talar, bitkileri ve bütün mahlûkat kalbinde bulundurur ve düünürse bu Kur'ân- Kerîm'in, bütün bu saylanlarn yed-i kudretinde olduu Allahü Teâlâ'nn kelâm olduunu bilir. Çünkü hepsini yok etse ona zarar vermez ve büyüklüünden bir ey eksilmez. Yaratan, varlkta tutan ve hepsine nzk veren O'dur. Böyle düününce, kalbinde o azametten biraz hâsl olur. 


ÜÇÜNCÜ EDEB: Okurken kalbini hazr bulundurmal, gafil olmamaldr.


Kalbindeki düünceler, onu okuduundan uzaklatrmanialdr.


Gafletle okuduunu okumam bilmeli, yeniden okumaldr.


Bu, bir kimsenin bir bahçeyi seyre dalmasna ve oradan


çkncaya kadar bahçedeki güzelliklerden gafil olmasna benzer.


Çünkü, Kur'ân- Kerîm, Müslümanlarn bakacaklan yerdir ve onda


alacak nice hikmetler vardr. Bunlar düünen kimse, baka


bir eyle uraamaz. O hâlde, Kur'ân- Kerîm'in mânâsn bilmeyenin


ondan nasibi az olur. Fakat düüncelerini datmamas için,


büyüklüünü kalbinde bulundurmas lâzmdr.


DÖRDÜNCÜ EDEB: Anlayncaya kadar her kelimenin mânâsn


düünmelidir. Bir okuyuta anlayamazsa, bir daha okumaldr.


Eer bir lezzet alyorsa, bir kere daha okumaldr. Bu, çok okumaktan


daha iyidir. Ebû Zer (radyallahü anh) diyor ki: Resûlüllah


(sallâllahü aleyhi ve sellem) bir gece sabaha kadar namazda u


nin kullarndrlar. Eer onlar afveder balarsan, Sen aziz ve hakimsin...


», t


1


) deyip Besmele'yi yirmi defa tekrar etti. Saîd Îbn-


Cübeyr (radyallahü anh) bir geceyi u âyet-i kerime ile geçirdi:


-Ey günahkârlar, bugün siz [bir tarafal ayrln!. («I, Bir âyet okunur


da. dier âyetin mânâs düünülürse, o âyetin hakk verilmemi


olur.


Amir bin Kays vesveselerinden ikâyet eyledi. «O dünya iinden


olur», dediler. Dedi ki: «Namazda dünya ilerini düünmekten


kalbime bjçak batrmalar bana daha kolay gelir. Fakat kalbim, Allahü


Teâlâ'nn huzuruna nasl çkacam ve o huzurdan nasl ayrlacam


düünmeye dalyor». Namazda okunan her kelimenin


mânâsn düünmekten baka bir ey düünmemelidir, hükmü gereince


bunu vesvese kabul etti. Dinden olsa bile, baka bir düünce


olduu için vesvese saylrd. Demek ki, her âyet- kerimeyi okurken,


onun mânâsndan baka bir ey düünmemelidir. Allahü Teâ-


(1) 5 — Mâide: 118. (2) 36 — Y&stn: 59.


KUR'AN-I KERÎM OKUMAK 181


lâ'nn sfatlarn bildiren âyetleri okuyunca, sfatlarn srrn düünmeli.


Kuddüs, Aziz, Cebbâr, Hakîm ve buna benzer sfatlarn mânâlarnn


ne olduunu anlamaya uramaldr. Allahü Teâlâ'nn


fiillerini, ilerini bildiren, «Yeri ve gökleri yaratt» (*), gibi âyet-i


kerimeleri okuyunca; yaratlmlardaki akllara durgunluk verici


ilerden. Yaratann büyüklüünü anlar, O'nun üminin ve kudretinin


kemâlini bilir. Hattâ öyle olur ki, neye bakarsa Hakk' görür ve


Hak'tan görür. Her eyi Onunla görür. «Muhakkak ki, insan nutfeden


Imenidenl yarattk» (


2


), âyetini okuyunca, nutfedeki alacak


hâlleri düünür. Bir damla sudan nasl oluyor da et, deri, damar,


kemik ve bunun gibi çeitli eyler meydana, geliyor? Sonra


ondan ba, el, ayak, göz, dil ve dier azalarn nasl yaratldn ve


sonra da görmek, iitmek, hayat ve dier mânâ cevherlerindeki


acayip hâllerin nasl yaratldm, nasü meydana geldiini düünür.


Kur'ân- Kerim'in bütün mânâsn anlatmak zordur. Bu kadar


anlatmamzdan maksat, Kur'ân- Kerim üzerinde nasü düünüleceini


bildirmek içindir. Kur'ân- Kerim'in mânâsn üç kimse anlayamaz:


Birincisi; önceden Kur'ân- Kerim'in zâhiri tefsirini okumayan


ve Arabca dilini bilmeyen ^kimse. kincisi; ^büyük bir günah ilemeye


devam edip, itikatta bid'ate düüp, bid~at ve günah zulmeti


sebebiyle kalbi kararan kimse. Üçüncüsü, kelâm ilminde inanlmas


icabeden bir ey okumu olup, zahirine, görünüüne saplanp kal- m, buna uygun olmayan bir ey kalbine gelince ondan nefret eden


BENC EDEB: Âyetlerin mânâlar deitii gibi, kalbi de çeitli


ekillere girmelidir Korku bildiren âyetlere gelince, bütün kalbi


ile korkmak ve inlemelidir. Rahmet âyetlerine gelince, kalbinde


ve yüzünde rahat ve ne'e görünmelidir. Allahü Teâlâ'nn sfatlarn


duyunca, hemen küçülmeli ve kalbi krk olmaldr. Kâfirlerin


Allahü Teâlâ hakknda söyledikleri, orta ve olu vardr gibi, mu- 1


*


hâl olan eyleri duyunca, sesini daha yumuak yapp hayâ ederek,


utanarak okumaldr. Bunun gibi her âyetin bir mânâs vardr ve


mânânn da icab ettirdii ey vardr. O sfata bürünüp o âyetin


hakkn vermelidir.


ALTINCI EDEB: Kur'ân- Kerîm i Allahü Teâlâ'dan dinliyor gibi


dinlemelidir. O -ânda O'ndan dinlediini farzetmelidir. Büyüklerden


biri buyurur: «Ben Kur'ân- Kerim okurdum, fakat ondan lez-


(1) 46 - Ahkâf: 33.


(2) 76 — nsan [ed-Dehr]: 2.


mânâsndan kurtulmas


imkânszdr.


KMYA-YI saadet


zet alamazdm. Okuduum Kur'an' Resulüllah'tan dinlediimi düündüm.


Bundan sonra lezzet almaya baladm, daha yükseldim.


Cebrail aleyhisselamdan dinlediimi düündüm, daha çok lezzet


buldum. Daha yüksee çktm ve daha büyük bir makama kavutum.


imdi vastasz Allahü Teâla'dan dinliyor gibi oluyorum. imdiye


kadar duymadm bir lezzet duyuyorum».

"Kur`ân-ı Kerîm bu edeblere riâyet edilmeden okunsa olmaz mı?" diye bir soru akla gelebilir. Olmasına olur ama edeblerine riâyet etmeden okumanın pek bir feyzi olmaz. Kişi, bu edeblere riâyet ettiği ölçüde Kur`ân-ı Kerîm'in feyzinden istifâde eder. Bu edeblerin tamâmına riâyet edemiyorum diye okumayı terketmek de katiyyen doğru değildir. Ne yapıp etmeli ve hiç değilse zâhirî edeblere riâyet ederek okumaya gayret etmeliyiz.


Kemâl‐i devlet istersen oku ayât‐ı Kur`ân'ı

Ki her harfin içinde var Niyâzî bin dürr‐i yektâ


Kemâl‐i devlet istersen oku ayât‐ı Kur`ân'ı
Ki her harfin içinde var Niyâzî bin dürr‐i yektâ
Listeye geri dön