Kur`ân Okuyanların ve Okumayanların Misâlleri

21 Aralık 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

İrşad
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurmuşlardır ki :
Kur`ân okuyan mü'minin misâli portakal gibidir, hem kokusu güzel hem tadı hoşdur. Kur`ân okumayan mü'minin misâli hurma gibidir, tadı hoşdur ama kokusu yokdur. Kur`an okuyan münâfık, fesleğen gibidir, kokusu güzeldir ama tadı acıdır. Kur`ân okumayan münâfık ise ebû cehil karpuzu gibidir, hem tadı acıdır hem de kokusu yokdur.

Bu hadîs-i şerîfin inceliklerini anlayabilmek için, önce hadîs-i şerîfde geçen tabirleri ve remzleri bilmek lâzımdır. Şöyle ki;

Burada güzel koku, hidâyet nûruna, yani envâr-ı Kur`ân'a, tat ise güzel îmânın halâvetine yani Kur`ân ahlâkına işâretdir. Kur`ân okumakdan murâd da yalnız onun elfâzını kıraat etmek değil, aynı zamanda Kur`ân'ın ma'nâsından bahsetmek, Kur`ân'daki emirleri ve nehiyleri bildirmek, Kur`ân'ın esrârını ve hakâyıkını  anlatmak yani halkı irşâd etmekdir. Mü'minlerden murâd, özü sözü bir olanlar, elest bezmindeki ahdine vefâkâr olanlar, sâlihler ve âbidler, münâfıklardan murâd ise özü sözüne uymayanlar, âsîler, fâcirler ve fâsıklardır.

Dikkat ederseniz bu hadîs-i şerîfde mü'minler, tatlı meyvelere benzetilmişdir. Çünkü sâlih bir mü'min, Kur`ân ahlâkıyla ahlâklandığı için özü gâyet tatlıdır yani ahlâkı güzel olduğu için ondan kimseye bir zarar gelmez, bilakis hep fayda gelir. Şu var ki bunlar iki tabakadır. Birinci tabakadakiler, kendileri güzel ahlâk sâhibidirler ama başkalarını irşâda muktedir değillerdir. Bu yüzden bunlar, tadı güzel olup kokusu olmayan hurmaya teşbîh edilmişlerdir. İkinci tabaka ise, bilen, bildiği ile amel eden ve ahlâkını Kur`ân'a uyduran, bir de halkı irşâda kâdir olan kimselerdir ki işte bu yüzden bunlar, tadı da kokusu da güzel olan portakala teşbîh edilmişlerdir.

Münâfıklar ise, acı otlara benzetilmişlerdir. Çünkü onların ahlâkı düzgün değildir, sözleri hoş olsa bile özleri hoş değildir. Bunlar, sözde müslümanlardır. Îmân, İslâm, Kur`ân bunların yalnız dillerindedir, fiillerinde ve davranışlarında İslâm'dan, Kur`ân'dan eser yokdur. Bunlar da iki kısımdır. Bir kısmı, Kur`ân'dan bahseden âlimler, hocalar, vâizler ve kârilerdir ki, kendileri Kur`an ile âmil olmadıkları için halka faydaları tek yönlüdür. Bu yüzden de fesleğene benzetilmişlerdir. Çünkü fesleğen güzel kokar ama karın doyurmaz. Meselâ Kur`ân ile âmil olmayan bir kârî Kur`ân okuduğunda dinleyenler bundan manevî bir zevk alırlar ama hepsi o kadardır. Yâhud bir hoca, vâiz ya da âlim Kur`ân'dan bahseder ama kendisi Kur`ân'a uymazsa, onu dinleyenler ancak ilme'l-yakîn derecesinde istifâde ederler. Dinledikleri hâllerine tesir etmez. İkinci kısım, hem Kur`ân ile âmil değildir hem de ondan bahsetmez. Bunlar hepden faydasız olan zümredir ki bu yüzden de ne karın doyuran ne de kokusundan istifâde edilebilen ebû cehil karpuzuna benzetilmişlerdir.

Fâcirlerin otlara, sâlihlerin meyvalara teşbîh edilmesinde bir başka hikmet daha vardır. Otlar yerden biter ve devamsızdır. Meyvalar ise ağaçda olur ve devamlıdır. Fâcirler, otlar gibi hakîr, mü'minler ise meyvalar gibi azîzdir.

Nûr-i îmân ile kıl kalbin yed-i beyzâ gibi
Kâf-ı cismin tâ tecellîgâh ola Sînâ gibi
Nârını nûr eyle 'aşkın 'âşık-ı dîdâr isen
Bak Halîl'e kıldı nârı cennetü'l-me'vâ gibi
Varlığın terk eyle dâim cümleden tecrîd olup
Mürdeler ihyâ edesin Hazret-i 'Îsâ gibi
Fakr ile fahr etdi cümle enbiyâ vü evliyâ
Kıl kanâ'at sen dahi ol kenz-i lâ-yefnâ gibi
Listeye geri dön