Kur'ân'a Adanmış Bir Ömür : Hâfız Fikri Aksoy Hocaefendi

21 Mart 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

İlim

HAYÂTI

1925 yılında Afyon'da dünyaya geldi. İlkokulu bitirince din adamı olarak yetiştirilmek üzere babası Şükrü Efendi tarafından İstanbul'a getirildi...Hocaefendi kendisi ile yapılan bir mülâkâtda bu hususu şu şekilde anlatıyor :
Ben doğmadan evvel 9-12 yaşları arasında ölen iki kız, iki de erkek kardeşim varmış. Böyle dört evlad acısıyla imtihan geçiren ebeveynim, benim doğumumla Allah'a şöyle ahdde bulunmuş "Yâ Rabbi! dört evlad verdin, elhamdülillah dedik. Onları geri aldın yine elhamdülillah dedik. Eğer bu Hüseyin FİKRİ'mize ömür verirsen onu senin Dîn'ine ve Kur'ân'ına köle yapacağız..."
O devirde din okulları mevcûd olmadığından özel dersler almak sûretiyle önce Kur'ân ta'lîmine ve hıfza çalışmaya başladı...Nuruosmâniye Camii Başimamı Hâfız Hasan Akkuş Hoca'nın rahle-i tedrîsinde iki senede hıfzını ikmâl etti. (1938-1940). Aynı hocaefendiden "Ta'lîm-i Kurân" ve "Tashîh-i Hurûf" ederek 1941 senesinde icâzet aldı...Me'zûniyet cemiyeti ve duâsı Bayezid Cami-i Şerifinde icrâ olunmuşdur...


Kırâat ilminden "Aşere"yi önce Üsküdarlı Ali Efendi'den tahsîle başladıysa da sonra kararını değiştirerek bu ilmin en büyük mütehassıslarından Hâfız İsmâil Efendi'den ders alarak 1941 yılında bu dersi de tamamladı. Kırâat ilminin en ileri dersi olan "Takrib" dersini yine çok kıymetli bir hoca olan, Fâtih Câmi-i Şerîfi Başimamı ve Hatîbi Hâfız Ömer Efendi'den tahsîl etti. Bu arada Arapça da öğrenen Fikri Aksoy Hocaefendi "kırâat" ilimlerini tekmîl ederek 1941 yılında Ömer Efendi'den icâzet almışdır. İcâze merâsimi Fâtih Câmi-i Şerifinde büyük bir cemaatin huzurunda icrâ edilmiş ve o gün Reisülkurrâ Kürsüsünde Besim Hocaefendi bulunuyormuş...

Fikri Aksoy Hocaefendi icâzesini aldıkdan sonra da Hâfız Ömer Efendi'den ders okumaya devâm etmiş ve Arapçaya mahsûs ilimlerden Sarf, Nahv, Bedî', Beyân gibi ilimlerle Ferâiz de okumuşdur...Hocası Ömer Efendi'nin bu kıymetli talebesine teveccühü ve eski tabirle "i'timâd-ı tâmmesi/sonsuz güveni" aralarında çok özel bir hoca-talebe münâsebeti meydana getirmiş ve Fikri Aksoy Hocaefendi hocasının vefâtına kadar onun hizmetinden ayrılmamışdır. 1952 senesinde Ömer Efendi'nin bir trafik kazasında vefât etmesi üzerine Fikri Aksoy Hocamız, o devrin en kıymetli âlimleri olan, Bekir Hâkî Efendi'den "Nahv", AliYektâ ve Sâlih Şeref Efendi'den "Akâid", Mahmûd Bayram Efendi'den "Hadîs" dersleri almışdır... Bir tarafdan klasik usûle uygun bu dersleri alırken diğer tarafdan da Alir Rıza Sağman'dan Sosyoloji, Ziyâ Uygur'dan Psikoloji ve Celal Ökten'den Mantık dersleri almışdır...

1941 senesinde Nuruosmâniye Camii müezzinliğine tayin olunan Fikri Aksoy Hocaefendi 1944'de Hırka-i Şerîf Câmii ikinci imamlığına, 1947'de Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii ikinci imamlığına, 1948'de Çemberlitaş Atik Ali Paşa Camii ikinci imamlığına, 1949'da bu cami-i şerîfin baş imamlığına tayin olunmuşdur....

Fikri Aksoy Hocaefendi önce üye olarak vazîfe yaptığı "Mushafları Tedkik Heyeti"ne 1955 senesinde başkan olarak tayin olunmuşdur...1975 senesinde emekli olana kadar bu vazîfeyi büyük bir liyâkat ve sadâkat ile yürüttü...Hocaefendi 1955-1958 yılları arasında İstanbul İmam Hatib Okulunda Kur'ân, Tecvid, Tilâvet ve Arapça dersleri de vermişdir...Fikri Aksoy Hocamız 1955-1965 yılları arasında Eminönü Hidâyet Camiinde hatîb olarak vazîfe görmüşdür...

Hocaefendi mûsıkî ile de ilgilenmiş ve meşhûr mûsıkîşinas Hâfız Hüseyin Tolan Hocaefendi'den mûsıkî meşk ederek nota da öğrenmişdir...Fikri Aksoy Hocaefendi, bir müddet Neyzen Halil Can'dan da mûsıkî konusunda istifâde etmişdir... 

O'nu çok iyi tanıyan ve "Bugünün Meşhûr Huffâz-ı Kirâmı" başlıklı eserinde O'na özel bir yer ayıran meşhûr Hâfız Rahmi Şenses diyor ki :
"Hâfız Fikri Efendi, tatlı sesli, hazîn okuyuşlu, ilmi ile âmil, Ahlâk-ı hamîde sâhibi, fazîletli ve vakûr, işgâl ettiği mevkî'in kudsiyyet ve ulviyyetinin bihakkın müdrik bir efendi olup, bugünün gâyet güzel Kur'ân ve Mevlid-i Şerîf okuyan meşhûrları arasında büyük bir mevki sâhibidir..."
Fikri Aksoy Hocaefendi'nin vakarı hakîkaten dikkat çekici idi...Muzaffer Efendi Hazretleri birgün Hocaefendi hakkında konuşulurken " O, İslâm'ın vakarını temsîl etmekdedir..." buyurmuşlardı...

Fikri Aksoy Hocaefendi Kur'ân'a adadığı ve sayısız hizmetlerle dolu ömrünü 2007 senesinde tamamladı ve o yılın Haziran ayında Hakk'a yürüdü...Cenâze namazı, çok sevdiği ve zamanının çoğunu geçirdiği Fatih Cami-i Şerifinde kılındı. Kabr-i Şerîfi Edirnekapı Şehidliğindedir...



ESERLERİ

Fikri Aksoy Hocaefendi Kur'ân Tilâveti üzerine eserler de hazırladı...Bu eserlerin yayınlandığı târihlerde maalesef bu gibi hizmetler son derece nâdirdi. Bu yüzden bu eserlerin sağladığı faydayı bugün takdîr edebilmek pek kolay değil. Bu eserlerden biri yukarıda fotoğrafını gördüğünüz "Âdâb-ı Kırâat-ı Kur'ân/Kur'ân Okuma Âdâbı" adlı eserdir ve 1970 senesinde basılmışdır. Hocamızın bu eseri talebelere ücretsiz dağıttına da bizzat şâhid olanlardanım...Diğer eseleri, 1959 senesinde neşr ettiği "On Derste Kur'ân Alfabesi" ile 1964 senesinde yayınladığı "Allah'a Giden Yol" adlı kitaplardır...

Rahmetullahi aleyhi ve rahmeten vâsia...

Bu yazıyı hazırlarken kullandığım birçok bilgi, belge ve ses kaydını lutfeden, Fikri Aksoy Hocaefendi'nin mahdûmu Faruk Aksoy Ağabeyime minnettârım...



HÂFIZ FİKRİ AKSOY HOCAEFENDİ İLE MÜLÂKÂT
(Diyânet Gazetesi, SAYI: 374 • NİSAN 1990)
Ropörtaj : Bayram Altan

— Hafız Fikri Aksoy Bey, kendisiyle İstanbul'da yaptığım mülâkatda özgeçmişini şöyle anlattı :

Efendim, 1925 yılında Afyonkarahisar'ın Örenbağ mahallesinde doğmuşum. Ailemin son çocuğuyum. Ben doğmadan evvel 9-12 yaşları arasında ölen iki kız, iki de erkek kardeşim varmış. Böyle dört evlad acısıyla imtihan geçiren ebeveynim, benim doğumumla Allah'a şöyle ahdde bulunmuş :

— "Yâ Rabbi! dört evlad verdin, elhamdülillah dedik. Onları geri aldın yine elhamdülillah dedik. Eğer bu Hüseyin FİKRİ'mize ömür verirsen onu senin Dîn'ine ve Kur'ân'ına köle yapacağım..."

Yıl 1937. Gedik Ahmed Paşa ilkokulu 5. sınıf öğrencisiyken babam bana Kur'ân okumasını öğretmişti. Ramazan günlerinde ikindi namazından evvel Arap Mescidi'nde yüzünden mukâbele okuyordum. İşte böyle bir mevsimde İstanbul'dan Esad GEREDE adında bir hâfız gelmişti. Bir akşam tanışma faslından sonra hocaefendi bana şöyle dedi :

— "Bir aşır oku bakalım küçük hâfız!" 

Okudum. Hocaefendi bu defa da babama dönerek :

— "Maşallah! Çocuğun çok istidadlı. Eğer oğlunu Gerede'ye getirebilirsen onu yetiştiririm inşallah" dedi. Pederim :

— "Dîn'e ve Kur'ân'a hizmetin yolu bugün İstanbul'dadır. Esad GEREDE hocaefendi bu kadar güzel okursa acaba onun hocası nasıldır? Ve ben Rabbime söz verdim. Haydi yavrum doğru İstanbul'a" dedi...

1 Eylül 1938 Mi'râc Kandili günü İstanbul'a geldim. Hasan Akkuş Hocaefendiden ders aldım.
1940 yılında Kur'ân-ı Kerîm'i ezberleyip "Hâfızlık" şerefine erdim. "Tashîh-i Hurûf" yani "Ta'lîm" okudum. Hocamız Hasan AKKUŞ'u askere aldılar. Yarım kalan ta'limimiz için Akkuş bize şöyle dedi :

— "İster beni bekleyin, isterseniz arkadaşım Hâfız İdris Efendi'den veya Hocam Hâfız Osman Efendi'den kaldığınız yerden ta'limlerinize devam edin." 

Ben, o tarihlerde her ikisi de Bayezid Camiinin imamları bulunan üstâdlardan birer ay teberruken okudum ve sonunu asker dönüşü Akkuş Hocamdan ikmâl eyledim. "İlm-i Kırâat"de talebesi çok olan, iki ayağı da kesik, Serezli Hâfız İsmâil Bayrı Hocaefendi'den "Aşere" dersleri almağa başladım.

Üstâdım Hâfız Ömer Aköz Hocaefendi'dir. 1941'den vefât tarihi olan 1952'ye kadar bana çok himmet ve büyük teveccüh gösterdi. İlk önce imtihana hazırlayarak Hırka-i Şerîf Camii imamlığına tayinimi yaptırdı. "Takrib" dersleri yanında Arapça, Fıkıh, Ferâiz ve Tecvid'den "Cezerî" yi, "Kırâat''den "Tayyibe"yi ve Ulûm-i Dîniyye ve Kur'âniyye'yi öğrettiği gibi, 1950'de başkanı olduğu "Mushafları İnceleme Kurulu" azâlığına tayinimi de sağladı.
Reşat Ekrem Koçu'nun meşhûr İstanbul Ansiklopedisinde
Hocaefendi hakkındaki madde
— Kurs arkadaşlarınız kimlerdi?

Kurs arkadaşlarım başda Hâfız Esad GEREDE, Hâfız AIi GÜRAN, Hâfız Sâim ÖZEL, Hâfız Raif BAHRİYELİ, Hâfız Zeki ALTUN, Hâfız Abdülkerim ÖZBAKIR, Hâfız Sâmi AYSU, H.Harun SOYDAŞ, Hâfız İhsan ÖZEN, Hâfız Âsım ve Cemâl Efendilerdir. Yalnız 1938-40'larda hiçbir yerde ayrı bir Kur'ân Kursu binâsı yoktu. İstanbul'da iki tane maaşlı "Huffâz Muallimi" unvanlı ve camide ders veren hocaefendi vardı. Bizler Nuruosmâniye Camiinin içinde çalışıp, kayyımhânede ders verirdik.

— Kaç tane talebe yetiştirdiniz, bu talebelerinizin görev yerlerini biliyor musunuz?

Gerçi Kur'ân Kursu öğretmenliğine tayin olup hâfız talebe yetiştirmek nasîb olmadı ama, aslî vazîfem yanında, zaman zaman, İstanbul İmam Hatip Okulu'nda, Mecidiyeköyü Kur'ân Kursu, Nuruosmâniye yatılı erkek Kur'ân Kursu ile birinci devre İmam-Hatip Okulu mezunu bazı İmam-Müezzinler için "Tekâmül Kursları"nda Tecvid-Tilâvet dersleri verdim. Adı geçen kurslardan mezun olup da bugün birçok cami, okul ve yurtdışında hizmet veren dîn görevlilerimizi duyuyor, görüyorum. İstanbul İmam Hatip Okulu ikinci sınıflarına 1955–59 ara sında Kur'ân Tecvid Dersleri verdiğim talebeler arasından bugün iftiharla isimlerini sayabile ceğim ve çok değerli kadrolarda vazîfe gören; Prof.Yusuf Ziya Kavakçı, Recep Akakuş, Salih Güneş, Sami Uslu, Ahmet Tezcan, Ahmet Semiz, Reşat Şen, meslek dışında kalanlardan Tüccar Afif Topbaş, Av. Affan İleri, Av. Fehmi Çelikkol, kezâ meslekde kalanlardan Osman Öztürk, İsmail Sezgin, Sadık Urgancı, Fikri Yatı ve Sadeddin Kolbasar gibi zevât çok mebrûk hizmetler vermekdeler.

— Meşhur hafızlardan kimlerle tanıştınız?

Yurt dışına çıktığımda değil de İstanbul'a gelen Mısır'ın en meşhur "meşâyih"i ve "kurrâ"larrıyla tanışıp yakînen sohbetlerde ve meslekî müzâkerelerde bulundum. Başlıcaları şunlardı : Mustafa İsmail, Taha'el Feşni, Ebul'ınin Şeinşa', İbrahim Şa'şai ve Mısır diyârı Reîsülkurrâsı Mahmûd Halil Husarî...

— Hıfzınızı İstanbul tarîki üzerine mi yoksa Mısır tarîki üzerine mi tamamladınız?

Bu sualinize şöyle cevap vereyim. Malûm olduğu üzere, "İlm-i Kırâat"da iki tarîk vardır. Mısır ve İstanbul tarîki. Aralarında teferruatda olmak üzere çok az bir fark vardır. Bendeniz ise, hem "Aşere" hocam ve hem de "Takrib" hocam Mısır tariki üzere icâzetli olduklarından, "Kırâat İlmi"ni, "Mısır Tarîki" üzere, Üstâzım Hâfız Ömer Efendi'den ikmâl ederek "İcâzet" almış bulunmakdayım.

— Kaç yıl Mushafları İnceleme Kurulu Başkanlığı yaptınız? Mushafları incelemek nasıl bir duygu?

Mushafları İnceleme Kurulu'nda 1950-55 yılları arasında üyelik hizmetinden sonra; 1955'sen emekli olduğum 1975 yılına kadar fâsılasız 20 sene Kurul Başkanı olarak vazîfe yapsım. Mushafları İnceleme duygusuna gelince...O, çok kudsî ve pek ulvî bir duygu olup, o nisbetde de maddî-manevî mes'ûliyeti mûcib, çok hassas ve îfâsı güç bir vazîfedir. Ancak mütehassıs eleman ve kurrâ hâfız efendilerin başarabileceği bir işdir. "Kur'ân Târihi"ni, "Resm-i Osmânî" ve "Aliyyü'l-kârî" hattını, "Kırâat İlmi"ni, "Vukûf'' ve "Secâvend"i tayin edecek kadar âyet-i kerîmelerin manâlarına ve biraz da "Hüsn-i Hatt"a vâkıf olunması gereklidir. Bütün bunların yanında, belki de en önde, mushaf sahife ve prova baskı formalarını incelerken derin bir dikkat ister. Aksi halde dikkatsizlik veya vukûfsuzluk sebebiyle, bir harekenin eksik veya manâyı bozacak şekilde değişik yazılmış olması, hattatın cehli veya sehvi yüzünden kezâ manâyı tağyîr derecesinde, kelime, harf ve hareke eksiklik ve yanlışlığı çok defa rastlandığından tedkîk esnâsındaki ufak bir dalgınlık yüzünden, o gibi hatâ ve sehviyyâtın matbaada binlerce basılan mushaf-ı şerîflerin hepsine de aksedeceği muhakkakdır. İşte bu yüzden ve yurdumuzda ilk defa matbaalarda "Mushaf-ı Şerîf" baskılarına izin verildikten sonradır ki, ehliyetli uzmanlardan teşekkül eden bu resmî kurullar İstanbul'da vazîfe göre gelmişdir.

— Hocam özgeçmişinizden öğrendiğimize göre hâtıralarla yüklü bir mâzîniz var. Unutamadığınız bir hatıranızı anlatabilir misiniz?

Unutamayacağım çok hatıram varsa da izninizle birkaçını anlatayım...

15 yaşımdayken, 1940 yılında Şehzâde Camiinde "Hâfızlık Cemiyet" günü, Sırmalı Sarık ve Cübbe giyerek "Huffâz" ve "Kurrâ"nın huzûrundaki sürûrumu,

Harem-i Şerîf'i ilk ziyâretimle "Hırâ" ve "Sevr" mağaralarındaki "Peygamber" ve "Sahâbe" kokusunu,

Müezzinliğimin ilk ezânı, hatîbliğimin ilk hutbesi, kurslar ve okulda ilk Kur'ân dersim ile Mushafları İnceleme Kurulu'na başlayış ve ayrılış zamanlarımdaki feyz, huzûr ve heyecanlarımı,

Allah bir daha göstermesin; Paris'deki büyük uçak kazâsında ölen vatandaşlarımızın son dînî hizmetlerini îfâ ve devlet cenâze törenlerinde Türkiye'yi temsîlen müfettiş Hasan Balım, Hâfız İlhan Tok ile vazîfeli olarak gönderildiğimizde, şâhid olduğum o tüyler ürpertici tabloyu unutamıyorum.

— Kur'ân tilâveti müsâbakalarına katıldınız mı? Öğrencilerinizden katılanlar oldu mu?

— Kur'ân okuma müsâbakalarına katılmadım, ufak çapta mahallî birkaç müsâbakada Takdir Komisyonunda bulundum. Talebelerimden katılanların olup olmadığını bilemiyorum fakat dünyâ çapında bir Kur'ân-ı Kerîm Tilâveti müsâbakasına katılıp da Arap hâfızalarını geçerek birinci gelmesini temennî ettiğim müstakbel Türk Hâfız Efendisi'ne âcizane ve hâlisâne hazırlayıp ithâf ve takdîm eylediğim "Adâb-ı Kırâati'l-Kur'ân" (Kur'ân Okuma Âdâbı) adlı kitabımı 1970'de neşreylemişdim. İnşallah bir gün Türk Hâfız ve Kurrâsının böyle bir mazhariyyete erdiğini Türk İslâm âlemi görür...


KUR'ÂN TİLÂVETİ (ARŞİV KAYITLARI)



Listeye geri dön