18 Kasım 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
Neshetmez, neshetmez! Nesih yok. Zamân ve zemîn geldiği vakitde o gene geçerlidir. Zamân için nesh olunur. Nesh olunan bir şey yokdur. Öyle demişler, ulemâ ancak o şekilde tarif edebilmiş. Meselâ "لَكُمْ د۪ينُكُمْ وَلِيَ د۪ينِ leküm dînüküm veliye dîn", Peygamber zamanında. Sonra "يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ yâ eyühennebiyyü câhidi'l-küffâra ve'l-münâfıkîne vağluz aleyhim ve me'vâhüm cehennem" âyet-i kerîmesi geldi. Şimdi haydi yap bakalım. Yap da görelim, çık meydana. Haa, "لَكُمْ د۪ينُكُمْ وَلِيَ د۪ينِ leküm dînüküm veliye dîn" şimdi işte. Nesh olan yok. Zamân ve zemînin idâresi husûsatında nâzil olan âyetlerdir onlar.
O nesih değil, insâf et. O, alıştırma meselesi. Bidâyetde öyle. Sonra Hazret-i Ömer diyor ki Peygamber'e, "Yâ Resûlallah, Allah'a söyle, merhamet etsin bize. Çünkü âilelerimizle buluşamıyoruz. Ne yapacağız biz böyle. Allah müsâade etsin bize". Genişletme meselesi o, mühim değil. Az evvel benim konuşduğum mesele mühim şimdi. İşte, "Senin dînin sana benim dînim bana", harbe iştirak meselesi filan. Bir zaman gelir gene aynı âyet-i kerîme elinde var, alırsın. Tenâkuz yokdur Kur`ân'da, olmaz öyle şey! Allah'ın kitâbı, oyuncak değil ki bu.
Canım işte söylüyorum, aynı bu şekildedir, böyledir, bu durumdadır, bunun gibidir.
Lugatda "nesh", izâle etmek, gidermek, yok etmek, değiştirmek, tebdîl, tahvîl gibi ma'nâlara gelmektedir. Fıkhî bir terim olarak ise, bir hükmü ortadan kaldırıp onun yerine başka bir hükmü ikâme etmek demekdir. Önceki hüküm "ﻣﻨﺴﻮﺥ mensûh", onu yürürlükten kaldıran hüküm "ناسخ nâsih" diye adlandırılır.