6 Aralık 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Sûre-i Vâkıa'da insanlar üç sınıfa ayrılmış, bu üç sınıfdan ikisi ehl-i cennet, üçüncüsü cehennem ehli olarak beyân edilmişdir. Cennet ehlinin bir kısmı "sâbikûn", diğer kısmı "ashâb-ı yemîn" ya da "ashâbü'l-meymene" olarak zikredilmişdir. "Öne geçenler" diye tercüme edebileceğimiz "sâbikûn" zümresi, mukarrebûn sıfatıyla tavsif edilmiş ve bunlar hakkında, "ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ * وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ Çoğu öncekilerden, birazı da sonrakilerden" buyrulmuşdur.
Acaba "sâbikûn"dan murâd nedir? Bunlar niçin diğer mü'minlerden üstün tutulmuşdur? Bunlara mukarrebûn rütbesinin verilmesinin hikmeti nedir?
Sâbikûn, Resûlullah'a ilk îmân edenlerdir ki Sûre-i Tevbe'deki "وَالسَّابِقُونَ الْاَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ وَالَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُمْ بِاِحْسَانٍۙ " âyet-i kerîmesi de bunu beyân eder. Bunlar, Resûl-i Ekrem'in yakın ashâbıdır ve sayıları azdır. Bunlar, İslâm'ın bidâyetinde büyük meşakkatlere katlanmışlar, canlarını ve mallarını Allah yolunda fedâ etmişler ve böylece çok yüksek rütbelere erişmişlerdir. Bu zevât-ı âlî-kadr, Resûlullah'a karîb oldukları gibi, Allah'a da karîb olmuşlar ve mukarrebûn sıfatını almaya hak kazanmışlardır. Sonrakiler arasında bu rütbeye erişenler azdır. Yani mukarrebûn derecesine erişenlerin çoğu bunlardır. Âyet-i kerîmde, "Çoğu öncekilerden, birazı da sonrakilerden" buyrulmuş olmasının hikmeti budur.
Âyetde zikrolunan azlık-çokluk meselesi de pek mânidârdır. Zîrâ güçlük ve darlık zamanlarında Allah yoluna baş koyanlar hep az olur, zîrâ yapılması gerekn fedâkârlık çok büyükdür. Genişlik ve ferahlık zamanlarında ise işler kolaylaşdığı için hizmete tâlib olanlar çoğalır.