Kuşadalı Velî'nin İrşâd Mektûbları

7 Aralık 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

İrşad

Mektûb ile irşâd, kadîm bir usûldür, kökü Hazret-i Peygamber'e kadar uzanır. Hemen hemen bütün mürşidler, uzakda bulunan sâliklerine lüzûmu hâlinde mektûblar göndermişler, onlardan gelen suâllere cevâblar vermişler, rüyâlarını tabir etmişler ve her sâlikin kendi hâline göre îcâb eden nasîhatları yapmışlardır. Bazı büyük mürşidlerin mektûbları mümkün mertebe toplanıp bir araya getirilmiş ve defterler, mecmualar yâhud da kitâblar şeklinde ehlinin istifâdesine sunulmuşdur. Zîrâ bu gibi mektûblar sâlikler için irfân hazîneleri ve hidâyet rehberlerdir.

Bir önceki yazımızda Kuşadalı Azîz'den bahsederken O'nun mektûblarından da kısaca bahsetmişdik. Hazret-i Şeyh'in yolundan gidenler, O'nun fezyinden istifâde edenler, bu mektûblara çok kıymet vermişler ve ellerinden geldiği kadar bunları toplamaya çalışmışlardır. Kimisi kırk, kimisi elli, kimisi yetmiş kadar mektûbu bir araya getirebilmişdir. El yazısı defterler hâlinde muhâfaza edilen bu mektûblar, bir doktora çalışması vesîlesiyle, Yaşar Nûri Öztürk tarafından bir araya getirilmişdi. Daha sonra bu doktora tezi, yukarıda kapağını gördüğünüz kitâba dönüşerek kisve-i tab'a bürünmüşdü.

Müellifin meşhûr olduğu dönemdeki acâib hâllleri düşünülünce, nasıl olup da bir vakitler böyle bir işe girişdiğini merâk edenler olabilir. O vakitler Tarîk-i Şabâniyye muhibbânından olan yazar, belli ki büyük emek gerekdiren bu işi, tarîkine hizmet maksadıyla yapmışdır. Zâten mektûbların önemli bir kısmı da Ahmed Tâhir Efendi Hazretlerinin bendegânından Mustafa Efendi ile Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinden temin edilmişdir. Yine Kuşadalı Velî'nin izinden giden Abdülazîz Mecdî Efendi'nin bendesi Süheyl Ünver tarafında verilen mektûblar da vardır. Sonradan tavrı, görüşü ve gidişi tamâmen değişen yazar, tarîkatlara ve meşâyihe karşı bir tavır alacak kadar aykırı bir tutum içine girmiş ve eserin sonraki baskılarında bazı değişiklikler yapmış, bir takım şahsî ve indî teviller de yapmışdır.

Eser bir giriş ve üç bölümden müteşekkildir. Giriş bölümünde, Kuşadalı Velî'nin yaşadığı dönem değerlendirildikden sonra eserin kaynakları hakkında bilgi verilmişdir. Birinci bölümde, Kuşadalı Hazretlerinin hayâtı, ilmî kişiliği ve halîfeleri ele alınmışdır. İkinci bölüm, Kuşadalı Velî'nin mektûbâtının bir nevi tahlîli sayılabilir. Bu bölümde, İnsan, Şerîât-Tarîkat, Azîmet, Nefse Muhalefet, Râbıta, Sülûk, Zikir, Çile, Aşk gibi alt başlıklar altında Hazret-i Azîz'in beyânâtına yer verilmiş ve O'nun irşâd usûlü hakkında bir takım değerlendirmeler yapılmışdır. Üçüncü ve son bölüm mektûbların metinlerine ayrılmışdır. Eserde 145 aded mektûb vardır ve bu mektûblar, 384 sayfalık eserin yaklaşık yarısını teşkîl etmekdedir. 

Kuşadalı Velî'nin mektûbları, ekseriyâ kısadır. Hazret'in kendisine mahsûs bir uslûbu vardır. İfâdeleri hem özlüdür hem de rumuzludur. Hattâ bazı ifâdeler, âdetâ şifrelidir. O yüzden bu mektûbları deşifre etmeden anlamak pek mümkün değildir. Bazı mektûblar bir suâle cevâben, bazısı bir rüyâyı tabir etmek için, bazısı da nasihat maksadıyla yazılmışdır. Her mektûb hikmetlerle ve hakîkatlerle doludur. 

Hazret-i Şeyh, mektûblarından birinde, "Mektûblaşma görüşmenin yarısıdır" meâlindeki "el-murâsele nısfü'l-muvâsala" darb-ı meselini zikretdikden sonra, "Kanâatimce bu mükerreren mektûblaşmakla mümkündür" buyuruyorlar ve sâlikânı mektûb göndermeye teşvîk buyuruyorlar.

Şimdi mektûbkardan bir kaç misâl verelim ki Hazret-i Şeyh'in uslûbu ve beyânı hakkında az da olsa bir fikir hâsıl olsun :

Fazîletlü, 'inâyetlü ve mezîd muhabbetlü oğlum es-Seyyid Muhammed Şevkî Efendi Hazretleri,

Es-selâmu 'aleyküm ve 'alâ men zîde nakâveten bi'r-râbıtati ve'l-'ibâdeti hümâ râ mazharu terakkî't-tevfîk ve's-se'âde olmaları, bilmeleri da'avâtı bi't-tahiyyât ve't-temâm inhâ olunur ki, 

'İlimden maksûd 'amel olduğu gibi, 'irfândan maksûd rızâdır. Maksad-ı rızâ kendisinde zuhûr etmeyen sûrî rızâ üzere olmasını artırmalıdır. "Ağlayınız, ağlayamazsanız da ağlar gibi yapınız" buyrulmuşdur. Yani ağlaman olmadığı halde sen ağlamanı açığa vur. Artık kalan ibâdetleri buna kıyâs et. Bu hâl vara vara sâliki, lâ-edrî ve 'indî ve 'ınâdî vâdîlerine düşürür, hakîkattan dûr eder. Belki 'irfânını gâib etdirir. 

Medâr-ı şerî'at nefse muhâlefetdir. Varsa var, yoksa yokdur. İhlâsı 'irfân ile olur. İhlas da, kemâl-i hakîkata vusûl ile olur. 

Bâkî ahvâl ve müşkilât ve râbıtada keyfiyyât gerek var gerek yok olduğunu tahrîr edesiniz. Ona göre tenezzülü def' edecek kelimât ve terakkînize işârât tahrîr olunur, inşâallâhu'r-Rahmân.

Fazîletlü, inâyetlü ve ferîd muhabbetlü veled-i ma'nevîm es-Seyyid Ali Efendi Hazretleri,

Es-selâmu 'aleyküm ve 'alâ men lâ yebtagî ille'l-vesîlete'lletî hiye'l-maksûdetü evvelen. Hemân^Hazret-i Mucîbu'd-da'avât etvârınızı mezâhir-i tevfîkât yani mutâbaka bi ümmmi'l-kitâb hiye'l-muhkemât ve kendinizi zâik-i zevk-i müteşâbihât ve makarr-ı se'adât bilâ nihâye mütezâdiyât kılmaları...Da'vât...Tevakku' ve kırânü'l-icâbât zeylinde pend-i pederî oldur ki,

İlm-i zâhirden maksûd, itikâd-ı akâid-i ehlisünne ve temyîz beyne'l-hamîde ve'z-zemîme ve 'amel-i sâlihdir. Zâhirini dahi bu maksûddan yani bu muhkemâtdan gerek seferde gerek hazerde ayırmamağa sa'y u gayret üzre olasız.

Sülûkden hâlinize göre maksûd-i mübtegâ ancak râbıtanızdır. Fikr-i ma'adâ ve kasd-i ma'adâ çökecek bir yarın kenarında durmak gibidir. Niçün? Çünkü cemî'-i ahvâl ve makâmât garaz değil, zuhûrât ve fütûhât ve fevâiddir. Birinin pürüzü kalmasa, ilerikinin pürüüz vardır. Ve kıs alâ hâzâ.Anın içün müteşâbihât denildi. Anın içün kendini yorma. Rabıta hakkında yoruverir isen mektûb tahrîr etdikde, keyfiyyet-i râbıtanızı tahrîr et.

Rü'yânınız ta'bîr. Hücre, tahsîlü'z-zâhir, kendi vücudunuz ihrâk, iştiyâk, 'adem-i rü'yet-i ihrâk, cezbenizin sükûtu, hücrede minâre-i hadrâ, râbıtada birliğiniz. Tayarân nahve's-semâ, ihâta-i latîfe. Nüzûl ile'l-arz, sereyân-ı ihâta. 

Molla Osman, vücûd-i hâssı dikkat ile göremediği, zikir verilse, evvelemirde, zikir safâsı kendüyi 'âşıku'z-zikr eder, âşık-ı vücûd-i hâss edemez, vara vara hâli diğergûn olur. Şimdilik salâha tergîb idesiz.


Mûsâ Kâzım Efendiye,

İnsân ihsânın kulu, kölesdir diyenlerden olma! Pilav kazanı altında ateş olma. Cezbe-i ilâhî safâsıyla gıdâ-yı rûh olan zikir ve salâhınız kemâl-i isti'dâde erer. Çile, kişinin kendi isti'dâdını artırır. İmdi, çilesin sülûke mahsÛbe tme kaydında olmalıdır. Tarîkatde asıl, kesretde vahdet ve üns-i billah me'a'l-halvetdir. İnzivâ, vakt-i halvetlerde lâzımdır, bâkî vakitlerde inzivâ terakkî ifâde etmez, belki istiğrâkınızı artırır. 


Bu misâllerden de görüleceği gibi, Kuşadalı Velî, tıpkı hâzik bir hekimin hangi hastaya hangi ilacın lâzım geldiğini ve hangi hastanın hangi usûlle tedâvî edileceğini bildiği gibi, her sâlike hâline göre tavsiyelerde bulunmuş, yüksek irfânı ile irşâd mesleğindeki kemâlini göstermişdir. 

Cenâb-ı Hakk bizleri O'nun feyzinden mahrûm bırakmasın, şefâatlerine de nâil eylesin.

Ey kubâb-ı ehadiyyetde nihân Kuşadalı
Bî-nişânlık sana bir şehper-i şân Kuşadalı
Bir hümâsın nice bin tâir-i kudsî peykin
Ey gönül kişverine sâye salan Kuşadalı
Listeye geri dön