Kûsec Ahmed Dede ve Bir Nutk-i Şerîfi

2 Şubat 2015 tarihinde yayınlanmıştır.

Ehlullah
Dü cihanda eğer altun ola dersen nâmın
Sikkesi altına gir Hazret-i Mevlânâ'nın
KÛSEC AHMED DEDE
Kuddise Sırruh

Hayatı hakkında pek az bilgi sâhibi olduğumuz ve Nakşî iken Mevlevîliğe intisâb eden Kûsec Ahmed Dede Hazretleri hakkında Şeyh Gâlib Efendi Hazretleri, Sohbetü’s-Sâfiyye’sinde şu malumâtı veriyor : 
"Mevlevîliği ihtiyâr ettim" diyen merhûm müellifin intisâb şekli, benim bilebildiğim kadarıyla tarîkimizde pek ender rastlanan hâllerdendir. İhvândan bir çoğu bana şöyle rivayet etti : Bir gün zikri geçen Ebûbekir Çelebi Efendi Hazretleri halvethânesinden çıktı ve dervîşlerden iki kişiyi huzûruna çağırıp, Konya’nın İstanbul yolundaki "Sille" denilen köye gitmelerini ve bu hâli dergâhdaki fukarâdan gizli tutmalarını emretti ve buyurdu ki; "Orada tarîkat fukarâsından Şeyh Ahmed Kûsec Trabzonî denilen bir kimse bulacaksınız. Hazret-i Hünkâr'ı ziyâret etmek arzusu ile memleketimize gelmek üzeredir. Ona söyleyin, doğru bizim eve gelsin. Matbaha girmek ve hizmetde bulunmak niyetinden vazgeçsin, o kâmil ve mükemmel bir zâtdır, hizmete ihtiyâcı yokdur. Siz onu hemen bana getirin" 
Hakîkati anlaşılamayan ama terkine de imkân olmayan bu acâib emirden o iki kişi hayretde kaldı...Kendilerini yollayan Çelebi Hazretlerinin hâl ve şânını bilip, kendisine gönderildikleri Kûsec Ahmed Dede’nin ise hâlini bilmediklerinden "bu emir keşf ve kerâmet kabîlinden midir yâhut bir remz ve işâret midir" bilemediler. Sille’ye vardıklarında o zâtı buldular ve gördüler ki ağlıyor, bayılıyor, âh edip sayhalar vuruyor. Kâh secde ediyor, bazen iyileşip kendini topluyor. Kâh pek darlaşıyor kâh geniş nefes alıyor. Hazret-i Hünkâr'ın türbesini gördükçe "Allah Allah" deyüp kendini ve her şeyi kaybediyor...
Çelebi Hazretlerinin gönderdiği o iki dervîşden biri bana şöyle hikâye etti : "O zâta kavuşup selâm verdiğimde bana öyle bir bakışla bakdı ki, üzerine gelen hâlin şiddetinden helâk olayazdı. Bir müddet kendinden geçdi. Bir süre sonra kendilerine gelip bana : "Red mi kabûl mü?" dediler... Biz ona : "Yâ Şeyh! Çelebi Hazretleri seni istiyor ve şöyle şöyle emretti" dedik ve Çelebi Hazretlerine getirdik. Bir gün yâhut daha kısa bir müddet halvet-i mahsûsasına aldı ve Mevlevî kisvesiyle çıkarıp Fukarâ-yı Mevleviyye’den kâmillere mahsûs âdâb ve rusûm ile hücreye çıkarılmasını dergâhın halîfesine emretti. Bu merâsim icrâ edildikden sonra dervîşlerle musâfaha ederken ağlıyor "beni kabûl edin" diye şimdiki kabrinin yerini göstererek "bana bu yerden mezar verin" diyor ve altı ay sonra irtihâl edeceği vakti ta'yîn ediyordu. Nitekim de dediği gibi oldu, vasiyyeti yerini buldu...
Ben bilmez idim gizli ayân hep sen imişsin
Tenlerde vü canlarda nihân hep sen imişsin
Senden bu cihân içre nişân ister idim ben
Âhir bunu bildim ki cihân hep sen imişsin

Ahmed Dede'nin bu nutk-i şerîfi üzerine pek çok besteler bağlanmış olup bunlardan arşivimizde mevcûd olanları sizlerle paylaşmak istiyoruz...


SÛZİNÂK İLÂHİ




FERAHNÂK İLÂHİ




ŞEVKUTARAB İLÂHİ



HİCAZ DURAK

Listeye geri dön