Laklâkiyye Tarîkatı

16 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Tasavvuf
Böyle bir tarîkatdan haberiniz var mı? Herhalde hiçbiriniz bu tarîkatın adını daha önce duymadınız. Merâk edenler için anlatayım.

Eskiden olduğu gibi bugün de, kendisini sôfî gibi, şeyh gibi, mürşid gibi gösteren nice kâl ehli şarlatanlar ortalıklarda dolaşmakdadır. Üstelik bugünün şarlatanları eskilere göre çok daha geniş imkânlara sâhipler çünkü televizyonlara çıkıyorlar, sosyal medyayı kullanıyorlar, kitaplar yazıyorlar, o kitaplar daha çok satılsın diye imzâ günleri tertîb ediyorlar, hâsılı her mecrâyı kullanıyorlar, her fırsatı değerlendiriyorlar. Dikkat ederseniz bunların işi gücü, kulakdan dolma bilgilerle boş boş konuşarak malumatfuruşluk yapmakdır. Öyle ki, tasavvufun ve tarîkatın esâsından bî-haber olanlar ya da bu işlere yeni girmiş olanlar, bunları dinlediği zaman "Vay be, amma da bilgili adam" derler ve hattâ bazıları bunlara hayrân olurlar. Zâten bu şarlatanların maksadı da, bu gibi safdilleri laf ebeliği ile kendilerine bağlamakdır.

Siz bunların "Ben şu tarîkatdanım, ben bu tarîkatdanım" diyerek kendilerini meşhûr tarîkatlara nisbet etmelerine sakın aldanmayın. Bunların hepsi aslında aynı tarîkatdandır ki o da Laklâkiyye Tarîkatı'dır. Bunlar, hiç yaşamadıkları ve aslâ tecrübe etmedikleri bir takım hâllerden bahseden katıksız mürâîlerdir. Meselâ edebden bahsederler ama kendileri edebsizdir. Hayâdan bahserler ama kendilerinde hâyâ yokdur. Meselâ mürşide sadâkatden bahsederler ama kendilerinde sadâkatden eser yokdur. Bu ahmakların hâli, kendisi sigara içen ama hastasına "Sigarayı hemen bırak çünkü çok tehlikeli" diyen doktorun hâli gibidir.


Televizyon ve sosyal medya sâyesinde, bir ara oldukça meşhûr olan ve kendi çapında bir hayran kitlesi de edinen böyle bir şarlatanı vaktiyle yakından tanıma fırsatım olmuşdu. Bu adam, tasavvufun özünü ve hakîkatini öğrenmek yerine bütün zamânını tarîkat-ı aliyyenin özüne âid olmayan konuları araştırmaya harcamış ve ne kadar lüzumsuz bilgi varsa kafasına doldurmuş tam bir malumatfuruş idi. Meselâ hangi tekke hangi târihde inşâ edilmiş, o tekkede kimler şeyhlik yapmış, hangi şeyhin oğlu hangi şeyhin kızıyla evlenmiş, filanca tarîkatın takkesi nasıl dikilir, feşmekanca tarîkatın tâc-ı şerîf destarı nasıl sarılır, filan tarîkatın zikir usûlu nasıldır, hangi tarîkatın zikir merâsimi nasıldır, feşmekan tekkede yemek nasıl yenirdi gibisinden şeylerdi bunlar. Bu zavallı, bunları çok öenmeser, her vesîle ile anlatır ve böylelikle bu işleri ne kadar iyi bildiğini göstermeye çalışırdı. Kendisine tasavvufî bir mesele sorulsa, apışıp kalır, kem küm eder ya da sağdan soldan duyduklarıyla uydurma cevâblar verirdi. Malûmatfuruşluğuyla etkilemek istediği insanların yanında böyle bir mesele olur da "Bu iş sizin dediğiniz gibi değil" denilirse fenâ halde sinirlenir, hop oturur hop kalkar, dâimâ üste çıkmaya çalışırdı. Mesleği avukatlık olduğu için midir nedir, hatâsını ve eksiğini aslâ kabûl etmez, sürekli laf ebeliği yaparak muhâtabını susturur daha doğrusu bıktırırdı.

Şunu bilmenizi isterim ki, tasavvufun ve tarîkatın özünü bilenler dün de pek azdı, bugün de pek azdır. Tasavvufun ve tarîkatin hakîkatinden bîhaber olanlar, tarîkatın kabuğu hükmünde olan mûsıkîsi ile, kıyâfetleri ile, târihi ile, mîmârîsi ile filan uğraşıp dururlar. Onlar için bunlar çok ama çok önemlidir. Daha doğrusu onların tarîkatdan anladıkları bu gibi şeklî ve zâhirî şeylerden ibâretdir. Halbuki bu gibi hususları öğrenmek için bir tarîkata girmek şart değil ki. Bırakınız tarîkata girmeyi, müslümân olmak bile şart değildir bunları bilmek için. Nice yabancı araştırmacılar, müsteşrikler var ki, bu gibi hususları bizden çok daha iyi bilirler.


Âlem-i vahdet zebânın bilmeyen
Sûret-i tûtîde o laklak dürür
Sohbet-i nâdânı terket Gaybîyâ
Ahmakı yâr eyleyen ahmak dürür
Listeye geri dön