21 Şubat 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
İmâm-ı Azam Hazretlerinin iki meşhûr talebesi İmâm-ı Muhammed ile İmâm-ı Ebû Yûsuf'un boyları biraz uzunca imiş. Hazret-i İmâm-ı Azam orta boyluymuş. Bir gün İmâm-ı Azam Hazretleri bu iki talebesi ile bir yere gidiyorlarmış. İmâm-ı Ebû Yûsuf bir tarafında, İmâm-ı Muhammed diğer tarafında giderlerken, talebelerden birisi şöyle demiş, "İmâmünâ beynenâ ke nûni lenâ, in lem yekün nûnün yekûnü lâ". Ma'nâsı şu : "Bizim aramızda bulunan imâmımız, "lenâ"nın "nûn"u gibidir. Eğer "nûn" olmasa "lenâ", "lâ" olur. Yani o olmasa biz yok hükmündeyiz.
Arapça, "لنا lenâ", bizim, bize, bizim için gibi ma'nâlara gelir. Kelimenin başındaki "lâm" uzun, sonundaki "elif" uzun, ortadaki "nûn" kısadır. Ortadaki "nûn" kalkarsa, geriye "لا lâ" kalır, Arapça "لا lâ" yok demekdir.
Bu söz, İmâm-ı Azam Hazretlerinin büyüklüğünü gösterdiği gibi, aynı zamanda üstâda hürmetin nasıl olması gerekdiğini de pek zarîf bir sûretde ifâde etmekdedir.