25 Haziran 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Allahu Teâlâ, Cenâb-ı Mûsâ aleyhisselâma, "Yâ Mûsâ! Sana hazînemi göstereyim mi?" demiş. Hazret-i Mûsâ "Göster Yâ Rabbi" demiş. Cenâb-ı Hakk hazînesini bir göstermiş, Hazret-i Mûsâ bir de bakmış ki ne görsün! Kuru ekmek, ekşimiş yoğurt, kokmuş et, kıçı delik pantalon, tabanı delik ayakkabı. Hazret-i Mûsâ şaşırmış kalmış, "Yâ Rabbi? Bunların senin hazînende ne işi var?" diye sormuş. Cenâb-ı Hakk, "Ben kullarıma her şeyin iyisini ve yenisini veririm, onlar bana bunları verirler" demiş.Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
Zenginler Allah'ın vekilharcıdır, fukarâ Allah'ın ayâlidir. Vekilharç yani zengin, maaşlı memur gibidir, kasa onda emâneten durur. Allah zengine, "Sana emâneten verdiğim kasayı aç ve ayâlime ver" diyor. Kime veriyorsun? Allah'ın ayâline. Fukarâya verilen zekât Hakk'ın eline verilir.Cenâb-ı Hakk, fukarâya infak ve yardım ederken, kişinin kendisine lâyık gördüğünden, beğendiğinden ve sevdiği şeylerden vermesini istiyor. Kişinin, kendisinin sevmediği ve kendisine lâyık görmediği, hele de çöpe atacağı bir şeyi fukarâya vermesini istemiyor. Nitekim Kur`ân-ı Kerîm'de bir çok yerde buna işâret vardır. Bu âyet-i kerîmelerden açıkça anlaşılmakdadır ki, Cenâb-ı Hakk'ın sevdiği ve râzı olduğu kullar, sevdikleri malları seve seve veren cömert kimselerdir. Yani Hakk'ın rızâsını kazanmak için hem malın iyisini vermek, hem de seve seve vermek gerekir. Yukarıdaki levhada gördüğünüz "لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ len tenâlül birra hattâ tünfikû mimmâ tuhibbûn" âyet-i kerîmesi de, işte bu mühim mes'eleye işaret eden âyetlerden biridir.