3 Şubat 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Seyahat iki kısımdır demişdik, biri sûrî yani zâhîrî seyahat, diğeri manevî yani bâtınî seyahat. Sûrî olan kısmın îzâhını "Seyahatin Sırları" başlıklı yazımızda vermişdik. Şimdi de manevî olan kısmı îzâh etmeye çalışalım.
Mânevî yolculuk, bir hâlden diğer hâle geçmek demekdir. Bu itibarla pek çok manevî yolculuk vardır insan için. Meselâ cehâletden kurtulmak, ilim tahsîl etmek, bir nevi manevî yolculukdur. Hattâ ilmin içinde dahi yolculuk vardır. Zîrâ ilme'l-yakin'den ayne'l-yakîne, ayne'l-yakînden hakka'l-yakîne ulaşmak lâzımdır.
Yine gaflet içinde yaşayan bir kimsenin, gafletden kurtulması da bir nevî yolculukdur. Kötü alışkanlıkları terketmek, kötü insanları terketmek, yalan yanlış işleri terketmek, bunların hepsi de bir nevi yolculukdur, seferdir, seyahatdir. Kezâ kötü huyları terketmek de manevî bir yolculukdur. Meselâ cimrilikden cömertliğe, kibirden tevâzua, tamahdan kanâate, gadabdan hilmiyyete gidebilmek için büyük yol kat etmek, uzun bir yolculuk yapmak lâzımdır.
Manevî yolculukların en büyüğü, en kıymetlisi, hiç şübhesiz, Allah'a doğru olan yolculukdur. Hakk'a vuslatdan daha büyük bir nimet, Hakk'a mülâkat etmekden daha büyük bir devlet, Hakk'la olmakdan daha büyük bir izzet olmadığı için bundan daha şerefli bir yolculuk yokdur. Tabii her yolculuk gibi bu yolculuğun da merhaleleri, durakları, vardır. İsmâil Ankaravî Hazretleri Minhâcü'l-Fukarâsında bunu îzâh sadedinde şöyle buyururlar :
Sefer-i manevî ehlullah katında dörtdür. Evvel, seyr-i ilallahdır ki, mertebe-i nefsden vücûd-i hakîkî cânibine sefer etmekdir. Bu sefer, rûy-i vahdetden hicâb-ı kesrete olduğu gibi müntehî olur. Ondan sonra sefer-i sânî kılar ki, seyr-i fillah derler. Seyr-i fillah, sıfatullah ile muttasıf, esmâullah ile mütehakkık ve ahlâkullah ile mütehallık olmakdır. Ve cümle sıfat-ı beşeriyyeyi fânî ve muzmahil bulmakdır. Bu seferin nihâyeti, vücûh-i 'ilmden ref'-i nikâb olup, ona 'ulûm-i ledünnî münkeşif olmakdır. Ondan sefer-i sâlis kılmakdır ki, ona seyr-i maallah derler. Seyr-i maallah, sâlikin her mertebede Allah ile olan seyridir. Ve şâibe-i isneyniyyetin külliyyetle mürtefi' olması ve Hazret-i Ehadiyyet'e terakkî kılmasıdır. Bu mertebeye, makâm-ı kâbe kavseyni ev ednâ denir ki, nihâyet-i velâyetdir. Ve bu seferin nihâyeti mertebe-i 'aynü'l-cem'de külliyyetle ezdâdı zâhiren ve bâtınen mahv bulmakdır. Ondan sonra sefer-i râbi'dir ki, ona seyr-i 'anillah derler. Seyr-i 'anillah, vahdetden kesret tarafına olan seyrdir. Tâlibleri tekmîl için ve sâlikleri terbiye için. Bu sefere, bekâ ba'de'l-fenâ ve sahv ba'de'l-mahv ve fark ba'de'l-cem' dahi derler. Ve bu seferin nihâyeti, Hakk'dan halka maa'l-istikâme ve'l-adâle rücû' edip vahdeti kesretde ve kesreti vahdetde görmekdir. Vallahu te'âlâ a'lemü bi'-savâb.