31 Ocak 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
Hatîb, birgün Unkapanı köprüsünün üzerinde oturmuş. Bir polis memuru gelmiş ve Hazret'e bir tekme atarak, "Kalk oradan, burada oturulur mu!" diye bağırınca Hazret : "Şu koca dünyâda bana şu kadarcık yeri lâyık görmediniz, öyle mi?! Madem öyle dünyâ da bundan sonra oturmasın!" demiş ve o gün 2. Dünya Harbi patlamış.Efendi Hazretleri "Millet, o günden beri bir daha oturmadı" buyurdular ve Hatîb'in diğer bir menkıbesini de şöyle anlattılar :
Cumhuriyetin ilk yıllarında, peşpeşe inkılabların yapıldığı dönemde birgün, devrin kıymetli âlimlerinden Ahmed Naim Bey ile Muzaffer Efendi Hazretlerinin mürşidi Ahmed Tâhir Efendi Hazretleri ve diğer bazı ulemâ ve meşâyih Küllük'de sohbet ediyorlarmış. Hatîb'in oradan geçtiğini görünce çağırmışlar ve o yıllarda yaşanan büyük değişimlerden şikâyetde bulunmuşlar ve îmâ yoluyla "Buna bir hâl çâresi yok mu?" demişler. Hazret, "Düzelir ama bir şartı var. Eğer Erbilli Esad'ı bana verirseniz düzeltirim" deyince, hepsi birden "verdik gitti" demişler. Kısa bir müddet sonra meşhûr Menemen hâdisesi olmuş ve Erbilli Esad Efendi mahkûm olmuş. Bir müddet sonra yine aynı zevât Küllük'de sohbet ederken, Hatîb'i görünce tekrar çağırmışlar. "Yâhû bu nasıl iş. Erbilli'yi istedin verdik, yine de işler düzelmedi" dediklerinde Hazret : "Delinin sözüne ne bakıyorsunuz, deli sözü bu kadar olur" demiş ve yürümüş.