27 Şubat 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Saîd Baba, Sultan Mahmud'a "Mahmud" diye hitâb edermiş, pâdişâh Saîd Baba'nın mecâzib-i ilâhiyyeden olduğunu çok iyi bildiği için ona hiç bir şey yapmazmış.
Bir gün Saîd Baba tekkenin önünde yolları süpürüyormuş, pâdişâh da atın üzerinde bizim tekkeye geliyormuş. Pâdişâh Saîd Baba'yı görünce, "Saîd Baba, ne yapıyorsun?" diye sormuş. Saîd Baba, "Senin sıçtığın bokları temizliyorum" demesin mi! Pâdişâh, hiç sesini çıkarmamış. Saîd Baba, pâdişâha "Sen tekkeye git, ben birazdan geliyorum" demiş. Pâdişâh tekkeye gelmiş. Tabii tekkede herkes sus-pus olmuş. Biraz sonra Saîd Baba gelmiş ve Abdülazîz Zihnî Efendi Hazretlerine herkesin duyabileceği yüksek bir sesle : "Mahmud geldi mi?" diye sormuş. Tabii herkesin pâdişâhdan ödü patlıyor, çünkü Sultan Mahmud son derece asabî bir pâdişâh, kendisine hakâret etti diye adamı astırabilir, öldürtebilir. Şeyh Efendi, Saîd Baba'ya eliyle sus işâreti yapmış. Saîd Baba, hiç oralı olmayıp yine "Mahmud geldi mi?" diye bağırınca, Şeyh Efendi bu sefer eliyle yukarıyı işâret etmiş yani yukarıda demek istemiş. Saîd Baba, âdetâ Şeyh Efendi'yi zor durumda bırakmak istercesine, "Yâhu niye elinle yukarıyı işâret ediyorsun, geldi mi gelmedi mi şunu doğru dürüst söylesene" diye bağırmasın mı!Saîd Baba'nın Sultan Mahmud'a bu kadar ağır bir laf etmesinin şöyle bir hikmeti var. Sultan 2. Mahmud, devletin bozulan düzenini yeniden kurmak ve bir takım reformlar yapmak gâyesi ile bir çok işlere girişmiş fakat ne var ki, gerek kendi kararları gerek çevresindekilerin yanlış yönlendirmesi ile bir çok hatâlar da yapmış, bu hatâlar düzenin bozulmasın yol açmış, bu yüzden de hem o devirde halkın hoşnûdsuzluğuna sebeb olmuş, hem de sonradan milletin ve devletin başına çok işler açmışdır. Saîd Baba'nın "Senin kirlettiğin yerleri biz temizliyoruz" demesinin bir hikmeti de şudur ki Sultân Mahmûd'un yaptığı işlerden mutazarrır olan halkın rahatsızlıklarını, o devrin velîleri ve mürşidleri gidermeye çalışmışlardır.
Saîd Baba, her gece tekkeye harem kapısından girermiş, aslâ selâmlıkdan girmezmiş. Şeyh Efendi, mecbûren o gelinceye kadar bekler, ona kapıyı açar, istirâhate ondan sonra çekilirmiş. Şeyh Efendi bir gece, beklemiş beklemiş, Saîd Baba bir türlü gelmemiş. Nihâyet gecenin geç bir saatinde Saîd Baba gelip de kapıyı açınca, artık sabrı tükenen Şeyh Efendi, "Saîd Baba! Ben sarhoş kocayı bekleyen kadın gibi seni her gece böyle bekleyecek miyim?" deyince, Saîd Baba, siteme sitemle karşılık vererek, "Yaaa, şimdi öyle mi olduk, ben sana gösteririm!" demiş. Sabah bir de bakmışlar, Şeyh Efendi yatağında donmuş, âdetâ taş kesilmiş. Sâdece iki gözü bakıyormuş, hiç hareket edemiyormuş. Hanımı, "Akşam Saîd Baba'yla münâkaşa etdiler, herhalde o yüzden oldu" deyince hemen gidip Saîd Baba'ya söylemişler. Saîd Baba, hiç umursamamış, "Mâdem bana kapıyı açmak istemiyor, öyleyse yatsın taş gibi" demiş. "Aman Saîd Baba! Yapma, etme" diyerek yalvarmışlar, "Eğer eskisi gibi bana her gece kapıyı açacağına söz verirse, okuyayım, kalksın" demiş. "Peki" demişler, gelmiş Şeyh Efendi'yi okumuş, Şeyh Efendi hemen iyileşip ayağa kalkmış.
Efendi Hazretleri, Saîd Baba hakkında "Kendisi büyük evliyâullahdandır" buyururlardı.