14 Kasım 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Kıblegâhını bilen sâlih bir kul, tek başına namaz kılmaya kalktığında Cenâb-ı Hakk meleklerine "Haydi gidin o kuluma iktidâ edin" diye emreder. Melekler "Yâ Rabbi biz ma'sûmuz, o kulun ise günâhkârdır, o bize nasıl imâm olabilir?" deyince Cenâb-ı Hakk, "O kulumun günâhlarını kaldırın, öyle iktidâ edin" buyurur. O kulun bütün günâhları kaldırılır, tertemiz olur ve böylece melekler ona iktidâ ederler. Namazı cemaatle kılarlar ama o kulun bundan haberi olmaz, namazı tek başına kıldığını zanneder. Allah, o kuluna böylece bir de cemaat sevâbı verir. Namaz bitince, melekler sorarlar : "Yâ Rabbi, günâhlarını iâde edelim mi?" Hakk Teâlâ şöyle cevap verir : "Ben affettiğim günâhı iâde etmem"Sûre-i Mü'minûn'un başındaki "قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ لَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ" âyetleri bu hakîkate işâret eder. Şu hadîs-i şerîf de aynı hakîkate işâret eder : "Dünyâdan alâkasını keserek iki rek'at namaz kılan kimsenin bütün geçmiş günâhları affolur"
Cenâb-ı Hakk, kendisine karşı işlenen günâhları affeder ama kul haklarını affetmez. Onun için kul hakkından son derece kaçınmak lâzımdır. Bilhassa hayvan hakkından ve kâfir hakkında çok ama çok kaçınmak lâzımdır. Âhirete kul hakkıyla gidenler, mahkeme-i kübrâda yakalarını kurtaramazlar.Cenâb-ı Hakk'ın kendi hakkından vazgeçtiği halde kullarının haklarından vazgeçmemesinin hikmeti de şudur. Allah, "Ganîyy"dir yani hiç bir şeye muhtâc değildir. Cenâb-ı Hakk'ın kimsenin ibâdetine ihtiyâcı olmadığı gibi kim ne günâh işlerse işlesin O'na bir zarar da eriştiremez. Halbuki kullar âcizdir, kendilerine karşı yapılan haksızlıkları engelleyemez, kendilerine zulmedenlerden haklarını alamazlar. Kulların alamadığı bu hakları, onların nâmına, kıyâmet gününde Allah alır. Çünkü O, Âdil-i Mutlak'dır, Kâdir-i Mutlak'dır, Mâlik-i Mutlak'dır, Hâkim-i Mutlak'dır.