Merhabâ Ey Ayn-ı Zâtın Mazhar u Mihmânesi

13 Kasım 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Resulullah

NA'T-I ŞERÎF
ve
ÎZÂHI
Merhabâ ey 'ayn-ı zâtın mazhar u mihmânesi
Zât-ı pâkinden görünür nûr-ı Hakk'ın şu'lesi

Habîb-i Kibriyâ Muhammed Mustafa 'aleyhi ekmelü't-tehâya Efendimiz, tevhîd-i zâta mazhar olduğundan, Cenâb-ı Hakk'ın hem esmâına hem sıfâtına hem de zâtına ayna olmuşdur. Bunun için "Mir'ât-ı Muhammed'den Allah görünür dâim" denilmişdir. Böyle olduğu içindir ki O'nu tanıyan Allah'ı tanımış, O'nu bilen Allah'ı bilmişdir.

Rehberi dergâh-ı 'izzet olduğuyçün ey Habîb
Enbiyâ vü evliyânın oldu bâbın kıblesi

Hakk'ın kullarını Hakk'a da'vet eden ve Hakk yolunda onlara rehber olan da O'dur. Cümle enbiyânın ve evliyânın imâmı da O'dur. Hakk'a giden yol, O'nun kapısından geçer. O'na tâbi olmayan, O'nun yolunu takip etmeyen, O'nun izinden gitmeyen aslâ felâh ve necât bulamaz.

'Aşkına gönül veren bulsa 'aceb değil murâd
Çün cemâlin şem'-i Hakk'dır ehl-i Hakk pervânesi

O'nu sevmek îmânın alâmetidir. Kalbinde muhabbet-i muhammediyye bulunmayan kişinin îmânı Hakk katında makbûl değildir. Îmânın kemâli de O'nu herşeyden ziyâde sevmekledir. O'na gönül veren, her murâdına erişir. Zîrâ O'nu sevmek Allah'ı sevmekdir. Çünkü O'ndan zâhir olan nûr, Hakk'ın nûrudur. O'nun nûru etrâfında pervâne olan Hakk'ın nûru etrâfında pervâne olmuş demekdir. 

Dü cihân buldu nizâmı feyz-i pâkinden şehâ
'Unsûr-ı hâssın olupdur gevher-i yekdânesi

Her iki cihân O'nun nûrundan yaradılmış ve nizâmını O'ndan almışdır. Cenâb-ı Hakk'ın bütün kâinâta tecelliyâtı O'nunla olmuş, her şey feyzini O'ndan almışdır. 

Eyle boynuma hamâyıl 'aşkının zencîrini
Olmasın bendsiz habîbâ 'aşkının dîvânesi

O'nun kadr ü kıymetini bilenler, Hakk'ın cemâlini O'nda görenler, aşk-ı ilahî şarâbını O'nun elinden içenler, O'nun kölesi olmayı pâdişâhlığa tercîh etmişler, O'nun kapısında dilenci gibi oturmayı dünyâ saltanatından üstün görmüşlerdir.

Vâridâtı veddinin kalbi 'imâret edeli
Kenz-i 'aşk olmuşdurur bu gönlümün vîrânesi

O'nun muhabbetiyle kalblerini i'mâr edenler, her türlü dünyevî ve uhrevî derdlerden kurtulmuşlar, ebedî se'adeti bulmuşlar, tükenmez bir hazîneye sâhib olmuşlardır.

İçmişem bezm-i ezelden yâr elinden cur'a kim
Mest-i efkârım dil oldu ol meyin peymânesi

Aşka isti'dâd-ı ezelîsi olanlar, O'nun elinden aşk-ı ilâhî şarâbını içmişler, Hakk aşkıyla coşmuşlar ve mest ü hayrân olmuşlardır. 

Bûy-i vaslın mest iderse tan değildir 'âlemi
Feyz-i Hakk'dan esrimişdir ter gibi mestânesi

O'nun vuslatının kokusu cümle âlemi mest eder. Nasıl etmesin ki? O'na kurbiyyet Hakk'a kurbiyyetdir, O'nunla sohbet Hakk ile sohbetir. 

Nakd-i cânı vasl-ı cânâna fedâ etdim velî
Ger ola yüz bin fedâ olmak anın şükrânesi

Kalbi O'nun muhabbeti ile dolu olanlar, O'nun uğruna cânlarını bile fedâ ederler. Hattâ bir cân değil bin tâne cânları olsa hepsini de fedâ ederler. Bu fedâkârlığı da eriştikleri bu yüce nimete şükrâne kabûl ederler.

Fenn-i 'aşk içre terakkî kıl taleb ağyâr-ı Hakk
'Âşıkın yârı olmaz vasl-ı Hakk bîgânesi

Âşıkların dostları yine âşıklardır. Çünkü kişi hep sevdiğini zikretmek ve sevdiğinin zikredilmesini ister. Âşıklar, Allah aşkından bî-haber olanlarla dost olamaz, onlarla oturmakdan zevk alamaz. 

Ey gönül yârinden alabilmek isteyen haber
Terk-i kevneyn idüp oldu râh-ı Hakk merdânesi

Hakk aşkıyla yananlar, dünyâdan da ukbâdan da yüz çevirir. Onlar için ne cennet arzusu, ne de cehennem endîşesi vardır. Onların bütün derdi, Hakk'a vuslat, likâullah, müşâhede-i cemâlullahdır. İşte "رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ" âyet-i kerîmesiyle beyân edilen ricâlullah da bunlardır.

Bula Bayrâmî visâlin lezzetinde kurb-i üns
Ey olan bayrâm kalbinde dolu cânânesi

Resûlullah'a kurbiyyet peydâ eden, O'nun iltifâtına nâil olan, O'nun sohbetine erişen, O'nunla ünsiyyet peydâ eden muhakkak ki Allah'a yaklaşmış ve Allah ile üns tutmuş demekdir. Âşıklar için en büyük bayram da budur.
Listeye geri dön