5 Ekim 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Sûre-i Tevbe'deki "إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَأَقَامَ الصَّلاَةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَلَمْ يَخْشَ إِلاَّ اللّهَ فَعَسَى أُوْلَئِكَ أَن يَكُونُواْ مِنَ الْمُهْتَدِينَ" âyet-i kerîmesinde mescidlerin i'mârından bahsediliyor. Bu âyet-i celîleye hemen hemen bütün meâllerde şu şekilde ma'nâ verilmişdir :
Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namaza devam eden, zekâtı veren ve Allah'dan başkasından korkmayan kimseler i'mâr ederler. Hidâyete ermiş olanların da bunlar olması umulur.
Bu âyet-i celîlenin zâhirî ma'nâsını iki türlü anlamak mümkündür.
- Mescidleri, camileri, ibâdethâneleri, ancak takvâ sâhibi mü'minler i'mâr eder. Allah'a îmân etmiş olsa da, namaz kılmayan, zekât vermeyen, dünyâya gönül veren ve kalbini Allah'a bağlamayan kimseler mescidleri i'mâr etmezler. Zîrâ bunlar, ne ibâdetin kıymetini biliriler ne de cömertliğin ve fedâkârlığın. İbâdetin kıymetini bilmeyen niçin mescid yaptırsın ki? Dünyâya gönül bağlayan ve sadece nefsinin rahatını düşünen paracıklarına nasıl kıyabilir ki?
- Mescidlerin i'mârı, ancak namaz kılmakla, üstelik namazı münferiden değil cemaatle kılmakla mümkündür. Zekâtı lâyıkıyla verebilmek için de cemaate devam etmek lâzımdır. Zîrâ ancak cemaate devam edenler kimin fukarâ ve muhtâc olduğunu anlayabilir. Bir mescid zâhirde ne kadar mükemmel inşâ edilmiş olursa olsun, içinde ne kadar tezyînât bulunursa bulunsun, eğer içinde Allah'a ibâdet edilmiyorsa, o mescide devâm eden bir cemaat yoksa, o cemaatin ferdleri arasında gönül bağı, kardeşlik ve yardımlaşma yoksa, hakîkatde o mescid harâb demekdir.
Bugün müslümanlar zenginleştiği için her yerde sayılamaycak kadar çok camiler inşâ edilmekdedir. Bu camilerin inşaatına muazzam paralar harcandığı gibi içlerini tefrîş etmek ve süslemek için de büyük servetler sarfedilmekdedir. Fakat maalesef câmilerimiz cemaatden mahrûmdur. Cuma namazlarını saymazsak câmilerimizin çoğunda cemaat yok gibidir. Cemaat olan yerlerde de maalesef cemaatin rûhu olan kardeşlikden, muhabbetden, bağlılıkdan ve yardımlaşmadan eser yokdur. Öyleyse bütün bu ibâdethâneler zâhirde ma'mûr ama hakîkatde harâb demekdir.
Bu vesîle ile, bu âyet-i kerîmenin bâtınî ma'nâsına dâir de bir iki cümle yazalım. Mescid-i hakîkî, nazargâh-ı ilâhî olan kalbdir. Mescidlerin i'mârı, kalbin i'mârı ma'nâsına gelir. Kalbin i'mârı ise, tasfiye-i kalb ile yani ahlâk-ı mezmûmeyi ahlâk-ı haseneye tebdîl etmekle ve mâsivâ alâkalarını kalbden tümüyle çıkarıp kalbi muhabbetullah ile doldurmak ve sıbgatullah ile tezyîn etmekle olur. Kalb mescidlerini i'mâr edenler Allah'dan başka kimseden korkmazlar, gerçek mühtedîler de bunlardır.
Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ide Hakk
Pâdişâh konmaz sarâya hâne ma'mûr olmadan