Minhâcü'l-Fukarâ - İsmâil Rusûhî Ankaravî

26 Kasım 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

İsmail Ankaravi

Tarîk-i Mevleviyye ricâlinin ileri gelenlerinden Galata Mevlevîhânesi Postnişîni ve Mesnevî Şârihi Şeyh İsmâil Ankaravî Hazretlerinin bu eseri, tarîkat-ı aliyyenin usûl ve âdâbına ve seyr u sülûkün mertebelerine dâirdir. 

Hazret-i Şeyh bu eseri Galata Mevlevîhânesindeki postnîşinliği esnâsında kaleme almışdır. Yani 17. asrın başında yazılmışdır bu eser. Eserin yazılış sebebi, son derece manidardır. Müellif, yıllarca şeyhlik yapmış bir zât olarak, o devrin mevlevîlerinde bir takım eksiklikler ve yanlışlıklar görmüş, tarîkat ehlinden pek çoğunun tarîkatin aslından, özünden uzaklaşdığına şâhid olmuş, hattâ bazılarının tarîkatin tam zıddına hareket etdiklerini müşâhede etmiş, hattâ hattâ bazı kimselerin ilhâda bazılarının ibâhata düşdüklerini görmüş ve onları doğru yola davet ve tarîkatın aslını ve usûlünü beyân maksadıyla bu eseri kaleme almışdır. 

Hazret-i Şeyh eserin te'lif sebebi hakkında şöyle buyuruyorlar :

Bu fakîr dahi tarîkimizde çok kimseyi te'vilât-ı bâtılaya mâil gördüm ve nicesinin dahi mukaddemen zikrolunan üzere merâtib-i sülûkden ve âdâb-ı tarîkden ve erkân-ı velâyetden gâfil ve âtıl buldum. Eğerçi sohbetimizde olan yârân ve ihvâna lisânla bu mertebeleri söylerdim ve ahvâl ve merâtib-i sülûkü talîm ve takrîr eylerdim. Ve ekseri âdâb-ı tarîkate ve esrâr ve erkân-ı hakîkate muttali' olmuş ve şuur bulmuşlardır. Onlara ve o mertebede olanlara ilm-i tarîkati söylemeğe ve bu ilimde kitâb te'lîf etmeğe min vech hâcet yok idi. Velâkin âdâb-ı sülûkü bilmeyene ve bizden sonra gelene âdâb-ı sülûkü âsâb olsun içün ve tarîkimizde olan âyîn ü erkân ve âdâb u ef'âl u ahvâl, bî-gümân Sünnet-i Resûl'e ve selefde geçen meşâyih-i fuhûle mutâbık olması ayâna ve beyâna gelmesi içün bu tarîkate tâ'in olanlara ve ehline mübtedi' diyenlere huccet ve burhân olsun için bu kitâb-ı müstetâbın te'lîfine ve bu mecmu'a-i pür-savâbın tasnîfine şürû' kılındı.

Eser, bir mukaddime ve üç bölümden meydana gelmişdir. Her bölüm on başlığa ayrılmışdır.  Mukaddimede eserin yazılış sebebi îzâh edilmişdir. Birinci bölümde, tarîkatın mâhiyeti, meşrebler, bîat, hilâfet, şeyhlik, mürşidlik, bazı tarîkat kıyâfetlerindeki remzler, tekke âdâbı, sefer âdâbı, semâ' ve mukâbele konuları ele alınmışdır. İkinci bölüm, tarîkat ehlinin dikkat ve riâyet etmesi gereken husûslara ayrılmışdır. Temizlik, namaz, oruç, hac, zekât gibi şer'î ahkâmın zâhirî ve batınî tarafları îzâh edilmişdir. Bu bölümde ayrıca bekârlık ve evlilik, çalışma ve tevekkül, nefs ile cihâd ve aşk şehîdliği konuları ele alınmışdır. 

Üçüncü bölüm eserin en geniş kısmıdır ve yüz fasıldır. Bu bölümde sâliklerin seyr u sülûk esnâsında uğradığı duraklar, geçdiği mertebeler ve sâhib olmaları gereken sıfatlar ve güzel ahlâk anlatılmışdır. Fikir vermek için birkaç misâl verelim : 

Yakaza, tevbe, inâbe, muhâsebe, tefekkür, ihsân, Hakk'a firâr, halvet, uzlet, riyâzat, murâkabe, ihlâs, tevekkül, teslimiyyet, tefvîz, muhabbet, aşk, şevk, velâyet, mükâşefe, müşâhede, sekr, sahv, vasl, marifet, fenâ, bekâ.

Eserde anlatılan mevzular, öncelikle Kur`ân'a ve Hadîs'e dayandırılmışdır. Başda Hazret-i Mevlânâ olmak üzere büyük sôfilerin sözlerine ve hâllerine de sıkça yer verilmişdir. 

Kitabın adı da pek manidârdır. Zîrâ minhâc bir Kur`ân tabîridir ve tarîkate delâlet eder. Tabii müessese olan tarîkate değil, seyr u sülûkün ikinci mertebesi olan yani şerîatden sonra gelen mertebeye. Cenâb-ı Hakk Kur`ân-ı Kerîminde "لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا li küllin ce'âlnâ minküm şir'aten ve minhâca" buyurmuşdur. Âyetdeki şir'a şerîate, minhâc ise tarîkate işâret etmekdedir. 

Pek çok yazma nüshası olan bu eser, 19. asırda iki defa tab' edilmişdir. Biri Bulak'da biri İstanbul'da yapılan bu neşirlerde Hazret-i Şeyh'in Huccetü's-Semâ' risâlesi de vardır. Eserin latin harfli baskılarına gelince. İlk yayın 1996 senesinde İnsan Yayınları tarafından gerçekleşdirilmişdir. Bu yayında metnin orijinali değil sözde sadeleşdirilmiş hâli vardır, ne var ki, fâhiş hatâlarla doludur bu çalışma. O yüzden kimseye tavsiye etmiyorum bu kitabı. Afif Tektaş tarafından yapılan ikinci bir çalışma var ki bu nisbeten başarılıdır. Ne var ki bu yayında da eserin tamâmı yokdur. Son yayın, Safi Arpaguş tarafından hazırlanmış, Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Vakfı tarafından yayınlanmışdır. Bu eseri görmedim onun için hakkında bir şey söyleyemiyorum ama gerek Safi Hoca'nın tecrübesi gerek yayınevinin ciddiyeti, güven veriyor. Arap harflerine âşina olup eseri orijinalinden okuyabilecekler için de güzel bir imkân var. Eserin 1840 tarihli baskısını şu bağlantıdan temin edebilirsiniz. 1869 tarihli nüshasına da şu bağlantıdan erişebilirsiniz.

Eser her ne kadar bir Mevlevî şeyhi tarafından kaleme alındıysa da mevlevîliğe münhasır değildir. Zâten bütün tarîkatler Tarîkat-i Muhammediyye'dir. Yani hepsi birdir, hepsinin esasları aynıdır. Farklılık şekildedir, kıyâfetdedir, elfazdadır. Bu itibarla, tarîkat-i aliyyenin aslını, esâsını öğrenmek isteyenlere ve tarîkat ehlinin sâhib olması gereken sıfatları ve güzel ahlâkı bilmek isteyenlere bu eseri harâretle tavsiye ederim.

Listeye geri dön