Molla Gürânî'nin Fâtih'e Verdiği Adâlet Dersi

10 Eylül 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Sultan 2. Murad
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Fâtih Hân, küçük bir çocukken hiç ders okumazmış, hep hocayla alay edermiş. Hiç bir hoca onu okutamamış. Tabii şehzâde olduğu için vuramıyorlar, dövemiyorlar. Sonra Fâtih'in peder-i âlîsi olan Sultân İkinci Murad'a demişler ki, "Molla Gürânî Hazretleri var, bunu okutsa okutsa bir tek o okutabilir". Sultan Murad, Molla Gürânî'yi çağırtmış, "Hocaefendi saraya kadar gelsin" demiş. Hoca, pâdişâha cevap vermiş, "İlim ayağa gitmez, ilme gelinir" demiş. Pâdişah kızmamış ve bizâtihî gitmiş. Molla Gürânî, pâdişâhı hânesinde hoş karşılamış. Pâdişâh demiş ki, "Oğlum Mehmed biraz yaramaz, haylazca, eğer kabûl ederseniz onun tahsîlini sizden yapmasını istiyorum. Lutfen, kerem edin". Molla Gürânî Hazretleri de demiş ki, "Valla pâdişâhım ben şehzâde mehzâde dinlemem, döverim. Sonra sakın davaya filan kalkma". Pâdişâh, "Yook hocami, eti senin kemiği benim. Sen yeter ki Mehmed'i adam et, Allah'ın boyasıyla boya, dünyâsını ve âhiretini ona kazandır, devletini adl ile idâre etmesini ona öğret, ne yaparsan yap" demiş.
Molla Gürânî şehzâdeyi almış, okuturken, daha ilk dersde, bizim küçük Mehmed hocayla alay etmiş. İlel bahsi okuyorlarmış, Hoca, "kâle"nin aslı "kavale" deyince, şehzâde, Selânik yakınlarındaki beldeyi kasdederek, "hâ şu bizim Kavala" deyip hocayla alay etmiş. Hoca, şehzâdeyi bir dövmüş ama iyice benzetmiş. Şehzâde, "Ben sana göstereceğim. Pâdişâh babama seni söyleyeceğim" demiş ve ağlayarak babasına gitmiş. "Baba! Bu hocayı azlet" demiş. Pâdişâh, "Niye?" demiş. Şehzâde, "Beni dövdü" demiş. Pâdişâh, "Döver demiş". Şehzâde, "Nasıl döver? Sen pâdişâh değil misin? Ben pâdişâh oğlu değil miyim?" deyince Sultan Murâd, "Döver evlâdım, âlimler bizden büyükdür" demiş. "Biz zâhiren mülkün sultânıyız ama hakîkâtde bizim büyüklerimiz onlardır" demiş. Şehzâde, "Senden büyük adam var mı baba?" diye sorunca "Var tabii, âlimle bizden büyükdür" dedi. O vakit, şehzâde süklüm püklüm hocanın yanına geldi ve okudu. Artık sükût etti ve tahsîl etti.
İcâzesini yani diplomasını almaya yakın bir gün, Hoca şehzâdeye ansızın sebebsiz yere bir tokat vurdu. Öyle ki Fâtih'in burnundan kitabın üzerine kan damladı. Şehzâde hiç sesini çıkarmadı fakat hocaya fenâ halde kinlendi. Bir müddet sonra icâzet alan şehzâde, kısa bir müddet sonra da pâdişâh olup tahta geçince hocayı çağırttı ve dedi ki, "Vaktiyle ben haylazdım, okumazdım, alay ederdim, sen bana güzel bir sopa atmışdın, hatırlıyorsun değil mi?" dedi. Hocaefendi, "Tabii hatırlıyorum, hocanın vurduğu yerde gül biter" dedi. Fâtih, "Güzel ama bundan birkaç ay evvel, hiç bir kabahat yapmadığım halde, bana kuvvetli bir tokat vurdun. Ben bunun hesâbını senden soracağım" dedi. Hocaefendi, "Hay hay, cevâbını vermeye hazırım oğlum Mehmed" dedi. "Bak! Sana o tokatla adâleti öğretdim" dedi. "Sen pâdişâh oldun, milletin sopayı hak ederse, sen de milletini döversen, millet der ki, 'Biz  sopayı hak ettik, sultân bizi dövdü' der. Bak, sen kabahat yaptığın vakit, ben seni dövdüğümde, bana nasıl hak veriyorsun. Ama bi-gayr-ı hak sana tokadı vurduğumda beni affetmedin, kinlendin bana, değil mi? İşde sen de milletine böyle bi-gayr-ı hak tokat atarsan millet de sana kinlenir, sana onu öğrettim" dedi. Pâdişâh çok mahcûb oldu ve hemen Hocaefendi'nin ayaklarına kapandı. Hocaefendi, "Ayağımı öpmene lüzum yok, beni buraya kadar çağırttın, sana hakkımı iki şeyle helâl ederim. Birisi, milleti adl ile idâre et,  zâlimin sırtından sopayı kaldırma, kılıcını da düşmana kullan, milletine değil. İkincisi, ben ölünce, benim ayağıma bir ip bağlarsınız, kabre sürükleye sürükleye götürürsünüz. Böyle yapmazsan hakkım sana helâl olmasın" dedi. 
Yaa, o da pâdişâhı affetmedi. Sonra öldüğü vakit, öyle yapmadılar da, Hazret'i bir hasıra koydular, kabre kadar hasırla sürüklediler, vasiyeti yerine gelsin diye.
Bir sâat adâlet, altmış sene nâfile ibâdetden daha hayırlıdır.

 www.muzafferozak.com

Listeye geri dön